Dünya

1979’dan günümüze uzanan çatışmalı süreç: İran – İsrail

İran ile İsrail arasındaki gerilimin sebepleri, günümüzdeki çatışmalı süreç nedeniyle merak ediliyor. İşte o bilgiler…

İran ile İsrail arasındaki siyasi ve askeri gerilim, 1979 yılında İran'da gerçekleşen İslam Devrimi ile başladı ve o tarihten bu yana Orta Doğu siyasetinin en çarpıcı ve çatışmalı ilişkilerinden biri haline geldi.

Devrim öncesinde İran, Batı yanlısı Şah yönetimi altında İsrail ile gizli ve stratejik iş birlikleri kurmuş, özellikle savunma alanında yakın ilişkiler geliştirmişti. Ancak Ayetullah Humeyni önderliğinde kurulan İslam Cumhuriyeti, İsrail’i “şeytani rejim” olarak tanımlayarak tüm diplomatik bağları kopardı ve ideolojik düşmanlık süreci resmen başladı.

1980 Sonrası Yaşanan Süreç

İran’ın İsrail karşıtı çizgisi, sadece söylemlerle sınırlı kalmadı. 1980’lerden itibaren İran, İsrail'e karşı savaşan silahlı gruplara destek vermeye başladı. Bu grupların başında Lübnan merkezli Hizbullah gelirken, ilerleyen yıllarda Hamas ve Filistin İslami Cihad gibi yapılar da İran’ın bölgedeki vekil güçleri haline geldi. İsrail ise bu gelişmeleri, kendi ulusal güvenliğine doğrudan tehdit olarak değerlendirdi.

Humeyni’nin İsrail’e karşı Kudüs Günü ilan etmesi ve Mescid-i Aksa için küresel bir çağrıda bulunması da İran ile İsrail arasındaki ilişkileri geri dönülmez bir şekilde huzursuz etti.

2000 Sonrası İran’ın Tutumu

2000’li yıllarla birlikte İran’ın nükleer programı, iki ülke arasındaki tansiyonu daha da artırdı. İsrail, İran’ın nükleer silah üretmeye çalıştığını savunarak, uluslararası kamuoyunu alarma geçirdi. Bu dönemde İranlı nükleer bilim insanlarının suikasta uğraması ve nükleer tesislerde siber saldırılar yaşanması, gerilimi derinleştirdi. İran bu saldırılardan İsrail’i sorumlu tuttu.

İsrail karşıtı her türlü askeri mücadelenin içine İran, 2000’li yılların başından itibaren girdi. ABD ve İsrail karşıtı söylemi, Orta doğu’da karşılık buldu. Başta Filistin olmak üzere birçok Müslüman halk İran’ın desteğinden memnuniyet duydu.

Günümüzdeki Çatışmalara Giden Süreç

2011’de patlak veren Suriye iç savaşı, İran-İsrail gerilimini doğrudan sahaya taşıdı. İran’ın Esad rejimini desteklemek için Suriye’ye milis güçler göndermesi ve Hizbullah’a silah sevkiyatını bu ülke üzerinden yapması, İsrail için kırmızı çizgi oldu. İsrail bu gelişmelere karşılık olarak Suriye'deki İran hedeflerine yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılar, İran ile İsrail arasında doğrudan sıcak çatışma ihtimalini artırdı.

2020’li yıllarda bölgedeki dengeler daha da kırılgan hale geldi. İran, İsrail’e karşı doğrudan saldırılar yerine vekil güçleri (Hizbullah, Hamas, Husiler, Şii milisler) kullanarak cepheyi genişletti. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısıyla başlayan Gazze savaşının ardından, İran destekli gruplar daha aktif hale geldi. Yemen’deki Husiler, İsrail’e İHA ve füze saldırıları düzenleyerek İran’ın bölgedeki etkisini fiilen ortaya koydu.

Nisan 2024’te ise İran, tarihte ilk kez doğrudan İsrail’e füze ve insansız hava aracı saldırısı düzenledi. Bu saldırı, iki ülke arasında yıllardır dolaylı yollarla süren çatışmanın açık bir devletlerarası askeri saldırıya dönüşmesi anlamına geldi. İsrail bu saldırıya karşılık vererek İran’a misillemede bulundu ve Orta Doğu’da büyük bir savaş riskinin eşiğine gelindi.

Bugün gelinen noktada, İran ile İsrail arasındaki gerilim sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi etkileyen bir güvenlik sorunu haline dönüştü. Bu çatışma ideolojik, askeri ve stratejik temellere dayandığı için çözümü de oldukça karmaşık ve uzun vadeli bir mesele olarak görülüyor.