KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN
Amerika ile Çin arasında son yıllarda tırmanan tarife savaşı, yalnızca ithalat ve ihracat verileriyle sınırlı değil. Bu, aslında yeni çağın en açık ekonomik soğuk savaşı.
Ticaretin Dili Değişti: Savaş Açan Tarifeler
Her şey, ABD’nin 2018 yılında Çin’den ithal edilen yüz milyarlarca dolarlık ürüne yüksek gümrük vergileri uygulamasıyla başladı. Gerekçe hazırdı: Haksız ticaret uygulamaları, fikri mülkiyet ihlalleri ve Çin'in yapay yollarla ihracat avantajı elde etmesi.
Çin elbette boş durmadı. ABD ürünlerine misilleme tarifelerle karşılık verdi. Soya fasulyesinden otomobile, teknolojiden çeliğe kadar uzanan geniş bir yelpazede iki ülke, birbirine ekonomik darbe indirmeye çalıştı. Sonuç mu? Sadece iki ülkenin değil, küresel ticaret sisteminin dengesi sarsıldı.
Asıl Mesele Ne? Ticaret mi, Teknoloji mi?
Yüzeyde bu bir tarife savaşı gibi görünüyor. Ama perde arkasında daha derin bir mücadele var: Teknolojik üstünlük savaşı. Amerika, Çin’in hızla gelişen yüksek teknoloji sektörlerinden –özellikle 5G, yapay zeka ve yarı iletken teknolojilerinden– ciddi şekilde rahatsız.
Çin firmalarına getirilen yaptırımlar, Amerikan çiplerinin Çin'e satışına getirilen kısıtlamalar, bu savaşın yalnızca ticaretle ilgili olmadığını açıkça gösteriyor. Çünkü artık mesele, sadece malların değil, verinin, bilginin ve küresel gücün kontrolü.
Dünya Ne Yapıyor? İzlemiyor, Etkileniyor
ABD ile Çin arasındaki bu gerilim, yalnızca bu iki ülkeyi değil, tüm dünyayı etkiliyor. Gelişmekte olan ülkeler, bu devler arasında sıkışmaktan endişeli. Avrupa Birliği, bir yandan Çin’le ekonomik ilişkilerini sürdürmek isterken, diğer yandan ABD'nin güvenlik politikalarına uyum sağlamaya çalışıyor.
Üretim zincirleri bozuldu, tedarik rotaları değişti, yatırım kararları ertelendi. Küresel ekonomi, bir belirsizlik sarmalına girdi. Özellikle pandemi sonrası toparlanma sürecinde bu ticaret savaşları, dünya için daha da yıpratıcı hale geldi.
Kazanan Var mı?
Kısa vadede görünürde kimse kazanmıyor. Tarife savaşları, iki tarafın da ekonomisine zarar verdi. ABD'de fiyatlar arttı, çiftçiler zarar gördü. Çin’de ihracat daraldı, üretim yavaşladı. Ama uzun vadede bu savaş, ekonomik stratejilerin yeniden şekillenmesine yol açıyor.
Çin, daha fazla iç tüketime yönelerek ihracat bağımlılığını azaltmaya çalışıyor. ABD ise üretimi kendi sınırlarına çekmeye, Çin'e olan tedarik bağımlılığını azaltmaya odaklanıyor. Yani küreselleşmenin kırılgan yapısı, yerini yeniden millileşen, güvenlik odaklı ekonomilere bırakıyor.
Tarifeler Değil, Denge Kazanmalı
Amerika ile Çin arasında yaşanan bu tarife savaşı, aslında geleceğin dünyasının nasıl şekilleneceğine dair ipuçları veriyor. Bu sadece iki ülkenin çekişmesi değil; kuralları kim yazacak, sistemi kim yönetecek? sorusunun cevabını arayan bir mücadele.
Ticaret savaşlarının kazananı yok. Sadece dengeyi kurabilen, rotasını akıllıca çizebilen ülkeler bu çalkantılı dönemi fırsata çevirebilir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için bu denklemde dikkatli, çok yönlü ve akılcı bir dış ticaret ve diplomasi politikası, her zamankinden daha önemli.
Ekonomi artık sadece para kazanma sanatı değil, aynı zamanda güç kurma ve sürdürme sanatı. Ve bu sanat, tarifelerle değil, stratejiyle yazılır.
Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans Analizleri