34 yaşındaki Mamdani, Güney Asya kökenli, Ugandalı bir Müslüman ve alenen sosyalist kimliğiyle ABD’nin en büyük şehrini, finans merkezini ve kalbini yönetecek. Türkiye'deki siyasi seçimlerde genel bir kanı olan 'İstanbul'u alan Türkiye'yi alır' mantığı, ABD'de neden 'New York'u alan ABD'yi alır' olmasın ki? Ve hatta daha da genişletilerek 'ABD'yi alan dünyayı alır' denilebilir. Bu, sadece tarihi bir “ilk” değil; aynı zamanda Amerikan siyasetine yön veren sınıfsal, kültürel ve ideolojik çizginin yeniden şekillenmesi anlamına geliyor. Çünkü bu zafer, sistemin kıyısında kalanların artık göçmen bir belediye başkanının desteğiyle merkeze yürümesinin işareti.
Mamdani’nin yükselişi, klasik Demokrat Parti elitizmine adeta bir meydan okuma olarak da görülebilir. New York'ta yoksulluk hadsafhadayken, kira ücretleri bu kadar uçukken ve halk mutsuzken, göçmenler, geçinmekte zorlanan öğrenciler ve sistemden dışlanmış işçiler bu duruma bir dur demek istiyordu. İşte tam da bu dönemde genç, Müslüman ve sosyalist bir başkan adayı 'sizin için varım' dedi.
Mamdani'nin “ücretsiz toplu taşıma”, “uygun fiyatlı konut” ve “asgari ücretin artırılması” gibi vaatleri, sadece vaat değil; Amerika’nın uzun süredir unuttuğu sosyal adalet dilinin yeniden zuhur etmesiydi.
Mamdani’nin Müslüman ve Güney Asya kökenli oluşu, bu seçimi sembolik olmaktan öteye taşıdı.
Amerikan medyasında “radikal”, “komünist” ya da “terör sempatizanı” gibi ithamlarla hedef alınan Mamdani, bu söylemleri tersine çevirdi: "Evet Müslümanım ve sosyalistim, en kötüsü de bunun için özür dilemeyeceğim." diyerek kararlı duruşunu gösterdi.
Bu zafer, Amerika’daki azınlıklar için yalnızca bir “temsiliyet” değil; siyasi varoluşun kanıtı haline geldi. Ancak bu durum, aynı zamanda yeni bir direnç dalgasını da tetikledi. Mamdani’ye yönelik İslamofobik saldırılar, ABD’nin kimlik politikalarıyla hala barışmadığını ve eski alışkanlıklarını sürdürdüğünü de gözler önüne seriyor. Öyle ki ABD'de özellikle 1960'lı yıllarda göçmenlere karşı oluşan ayrımcı tutum hala belli güruhlarda seyrediyor.
Mamdani’nin yönetimi için beklentiler büyük. Fakat New York gibi devasa bir şehirde sistemin çarklarını halkçı idealler doğrultusunda çevirmek de kolay olmayacaktır. Kamu bütçesi, kurumsal baskılar, emlak lobileri ve polis sendikaları gibi yapılar, ve buna eklenen bir de ABD Başkanı Donald Trump'ın kendisine bakışı onu her adımda sınayacak. Bu yüzden Mamdani'nin kazandığı zafer, kendisi için bir “dayanıklılık testi” de olacak.
Ancak Mamdani’nin enerjisi, geçmişin politik yorgunluğunu sarsacak türden. O, “başka bir siyaset mümkündür” diyen yeni kuşağın sesi. Bu kuşak artık pasif değil; müzikten sosyal medyaya, seçim sandığından sokaklara ve alışkanlıkları sarsmak isteyen bir kuşak ile karşı karşıyayız.
Mamdani’nin zaferi yalnızca New York için değil, globalleşen dünyanın kozmopolit şehirleri için de bir mesaj taşıyor: Kimlik, inanç ya da köken artık bir engel değil, bir güç unsuru olabilir. Nitekim Mamdani de bu unsuru kendi lehine çevirerek mazlumun sesi olmayı kendine görev edindi. Ancak Zohran Mamdani, “farklı” olduğu için değil, “değişim” vaat ettiği için kazandı.
*Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.*