Dünya

Çin, Orta Asya'da sessiz ama derin bir nüfuz kuruyor

ABD ve Rusya'nın dikkatinin başka krizlere kaydığı bu dönemde Çin, Orta Asya'da yavaş ama istikrarlı bir nüfuz alanı kuruyor. Strateji sadece ekonomi değil; kültür, güvenlik ve siyaset üzerinden şekilleniyor. Pekin artık sadece komşu değil, merkez olma yolunda.

Rusya Ukrayna savaşında giderek daha fazla yıpranırken, Amerika Birleşik Devletleri dikkatini Orta Doğu’daki İran–İsrail gerilimine çevirmiş durumda. Bu güç boşluğunda, Çin’in Orta Asya’da adım adım kurduğu stratejik ağ artık sadece ekonomiyle açıklanamayacak kadar kapsamlı.

Pekin yönetimi, Orta Asya’daki ekonomik ortaklıklarını sadece altyapı projeleriyle değil, siyasi iş birlikleri, kültürel diplomasiler ve güvenlik temaslarıyla da derinleştiriyor. Öyle ki, bölge ülkeleri Çin’in bu bölgedeki varlığını “ticari bir ortak” olarak değil, “stratejik bir merkez” olarak konumlandırmaya başlamış durumda.

Bölge artık sadece köprü değil, hedef

Kazakistan’dan Özbekistan’a, Kırgızistan’dan Tacikistan’a kadar uzanan hatta Çin, Kuşak ve Yol Girişimi’ni sadece bir ulaşım hattı değil, aynı zamanda bir siyasi etki aracı haline getirdi. 2025’te inşasına başlanması planlanan Çin–Kırgızistan–Özbekistan demiryolu, bu vizyonun somut bir örneği. Proje tamamlandığında sadece lojistik süreleri kısaltmayacak, aynı zamanda Çin’i Orta Asya’nın kalbine sabitleyecek bir bağlantı sunacak.

Rusya’nın “toleransı”, Batı’nın “çekincesi”

Uzmanlara göre Moskova, Çin’in ekonomik nüfuzuna “sessizce razı” ancak bölgedeki geleneksel güvenlik rolünü elden bırakmak istemiyor. Çin ise bu alanı doğrudan değil, yumuşak güç ve teknoloji ihracatı gibi alanlarla yavaş yavaş genişletiyor. Bu arada Avrupa Birliği’nin Orta Asya’ya yönelik çabaları hâlâ çoğunlukla kritik madenler ve enerji güvenliği ekseninde sınırlı kalıyor.

Diplomasi, burs, medya: Çin’in yeni silahları

Pekin’in yalnızca altyapı değil, kültürel etkisini de artırmak istediği açık. Bölgedeki Confucius Enstitüleri, Çin dili bursları, medya partnerlikleri ve ortak yayın girişimleri bu yumuşak güç hamlelerinin örnekleri. Ancak kamuoyunda Uygur Türklerine yönelik uygulamalar nedeniyle sorgulayıcı bir mesafe de söz konusu.

Pekin’in yeni sınırı: “Batıya doğru ilerle”

Çinli stratejist General Liu Yazhou’nun 2010 yılında kaleme aldığı “Batıya Doğru İlerleyin” başlıklı yazısı bugün daha da anlamlı. Yazıya göre Çin’in gerçek geleceği, deniz yollarında değil, kara sınırlarında yatıyor. Bu bakış açısı, Orta Asya’yı sadece transit bir bölge değil, jeopolitik bir üs olarak görmenin temelini oluşturuyor.

Çin, Orta Asya’daki varlığını ekonomik iş birliklerinden stratejik uyuma doğru genişletirken, bölge ülkeleri bir tercihten çok bir gerçeklikle karşı karşıya: coğrafya Çin’den yana. Ve bu, sadece haritada değil, yatırımların, borçların, projelerin ve sözlerin yönünde de kendini gösteriyor.