Çocukların Çığlığı Dünyanın Vicdanını Sağırlaştırıyor

Öğretmenler Günü’nün hemen ardından, bir öğretmen olarak en büyük sorumluluğumuz ve umudumuz olan çocuklarımıza dikkat çekmek istiyorum.

Dünyanın en acı gerçeği şudur:

Bazı çocukların kaderi, doğdukları gün yazılıyor.

Ve biz yetişkinler, bu kaderi değiştirmek için çoğu zaman parmağımızı bile kıpırdatmıyoruz.

Bir uçta mutlulukla okula koşan, çantasında rengârenk kalemler taşıyan çocuklar var.

Diğer uçta ise, sabahın soğuk ayazında bir koliye yaslanıp uyuklayan, henüz kendi ağırlığını bile taşımayı zor becerirken ekmek derdine düşen işçi çocuklar… Ellerine değil, çocukluklarına yapışıp kalmış kirle büyümek zorunda kalanlar…

Oyun oynaması gereken yaşta, makine gürültüsüyle irkilen çocuklar…

Kalem tutması gereken elleri nasır bağlamış çocuklar…

Anne cennette yiyecek var mıdır? Diye soran çocuklar...

Bir diğer tarafta ise, sırtında okul çantası değil; savaşın, çatışmanın, göç yollarının yükünü taşıyan çocuklar…

Bombaların altında korkudan değil, artık yorulmaktan titreyen çocuklar.

Daha dün isimlerini yeni heceliyorlardı, bugün mezar taşlarında bile adlarını yanlış yazabilecek kadar küçükler.

Bazıları hayatla pazarlık edecek yaşa bile gelemeden toprağa düşüyor.

Bazılarının adı bile yok; kayıp listelerinde sadece bir sayıdan ibaretler.

Ve belki de en sessiz bağırışı duyduğumuz ama en çok görmekten kaçtığımız çocuklar:

Sömürülen, tacize uğrayan, bedenleri ve ruhları yağmalanan, organ mafyalarının karanlık koridorlarında “kaderi satılık” ilan edilen yoksul ülkelerin çocukları…

Bu çocukların gözlerini düşünün…

Büyümek zorunda bırakılmış, büyürken de küçülmüş gözlerini.

Bir kere dahi çocuk olamamış olmanın ağırlığını taşıyorlar.

Dünyanın bütün adaletsizliği, bütün karanlığı o gözlerin içine sinmiş durumda.

Ama en kötüsü ne biliyor musunuz?

Biz artık bu görüntülere alıştık.

Haberlere alıştık, istatistiklere alıştık, bu acı tabloya alıştık.

Alıştıkça da vicdanımızın eşiğini yükselttik.

Şaşırmamayı, öfkelenmemeyi, utanç duymamayı öğrendik.

Oysa çocuklar bizim utancımız değil, sorumluluğumuz olmalıydı.

Bir çocuk bir fabrikanın gölgesinde kayboluyorsa,

Bir çocuk bir sınır kapısında üşüyorsa,

Bir çocuk karanlığa satılıyorsa,

Bir çocuk savaşta ölüyorsa,

Bir çocuk okula gidemiyorsa…

Demek ki biz yetişkinler olarak sınıfta kalıyoruz.

Dünya, çocukların iyi olduğu kadar iyi;

sessiz çığlıklarını duyduğu kadar insan;

geleceğine sahip çıktığı kadar umut doludur.

Çocukların yüzündeki gülümseme bir ülkenin gerçek kalkınma göstergesidir.

Onları koruyabilmek ise insanlığın en büyük sınavıdır.

Ve bu sınavdan kalmak artık bir seçenek olmamalı.

Çünkü bir çocuğun gözyaşı, dünyanın bütün ikiyüzlülüğünden daha ağırdır.

Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.