Erdoğan'ın sandalyesini tutan Trump'ın Türkiye için hazırladığı sürprizler

Erdoğan’ın Washington’daki sıcak temasları, Batı ile yeniden yakınlaşma sinyali verse de, Ankara’nın uzun vadeli hedefi çok kutuplu dünya düzeninde bağımsız ve merkezi bir aktör olabilmek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği kritik zirve, hem ikili ilişkilerin geleceği hem de Türkiye’nin küresel konumlanışı açısından yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Samimi bir havada geçen görüşme, savunma sanayii dosyalarının yanı sıra Ankara’nın Batı ile ilişkilerinde yeni bir sayfa mı açtığı sorusunu gündeme taşıdı.

Washington temaslarında F-35 ve F-16 programlarının da masada olması, ilişkilerde yıllardır süren gerilimin yumuşatılması için bir fırsatı doğuruyor. Erdoğan, “Gerek F-35 gerek F-16 konusu gerekse Halkbank dâhil birçok konuyu etraflıca ele alma fırsatı bulduk” diyerek, Türkiye’nin yeniden Batı merkezli bir sürece adım atabileceğini işaret etti. Ancak Türkiye'ye Rusya ile temasları yüzünden yaptırımlar uygulayan ABD ile ilişkiler her zaman sorunsuz değil. Öyle ki Trump, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı enerji kaynaklarına son vermesini istedi. Avrupa'da bile başarılamamışken bu durum denge politikası takip eden ülkemizde nasıl başarılacak, bu bir merak konusu. Ancak yine aynı Trump, Rus petrolü ve gazını almayı henüz sonlandıramamış müttefiki Almanya'ya her fırsatta laf sokmaktan çekinmiyor. Hal böyleyken Türkiye ihtiyacının yüzde 40’ını Rus gazından, yüzde 60’ını ise Rus petrolünden karşılıyor. Bu ciddi rakamın son bulması için, Türkiye'nin bir an önce LNG faaliyetlerine yönelmesi gerekiyor. Bu noktada da ABD, bu ihtiyacı karşılamak ve Rusya'nın yerini doldurmak için Türkiye ile 2045 yılına kadar bir LNG anlaşması imzaladı.

Bunun yanında Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'Suriye'de 2 bin yıldır kimsenin yapmadığını yaptı' diyerek, Suriye'nin istikrara kavuşma süreci ve yeniden inşasında Türkiye'nin rolünü vurguladı. Türkiye ve Katar'ın talebi üzerine Suriye'de yaptırımları kaldırdığını belirten Trump, Türkiye'ye uygulanan CAATSA yaptırımlarının da kolayca kaldırılabileceğini belirtti. ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın da belirttiği gibi Türkiye, NATO'nun en büyük müttefiki olarak görülüyor. Bu noktada ABD'nin, NATO'nun doğu kanadının güçlü bir ordu ve yapıya sahip ülkesini, 'çok kutupluluk' adı altında diğer dünya devletlerine tabiri caizse kaptırmaya hiç niyeti yok. Bu sebeple Türkiye'yi kalkındırmak ve kazanmak için yapacağı hamleler aslında kendi hayrına da olacaktır. Bunun yanında Türkiye, Rusya ve Çin'in bir araya geldiği Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi bu yıl Çin'de düzenlenmişti. Türkiye bu noktada, Batıya alternatif kaynaklarla işbirliğini ve ilişkileri çeşitlendirip çok kutuplu dünyada varlığını ve stratejisini korumayı hedeflemektedir.

Ayrıca İsrail ve ABD'nin yeri gelince oldukça kanlı olabilen ittifakına karşı Türkiye, Arap ülkeleriyle bir araya gelerek bir 'Müslüman NATO'su kurulabileceğini gündeme getirmiştir. Çok kutuplu dünya düzeninde büyük devletlerin tekeline sığınmayı reddeden Türkiye, birçok güçlü ve bağımsız ülke ile işbirliğine açık olduğunu belirtmiştir. Bunun yanında görüşmede öne çıkan başlıklardan biri, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii’nin geliştirdiği HÜRJET’in donanma versiyonunun ABD’ye teklif edilmesi iddiası oldu. Washington yönetimi, 2028’e kadar donanma hava filosunda görev yapan 145 uçağı yenilemeyi planlıyor. Türkiye’nin bu ihtiyaca cevap verecek şekilde HÜRJET’i gündeme getirmesi, Türkiye'nin yerli ve milli savunma atağını uluslararası alanda gösterme fırsatını gözler önüne seriyor.

Donald Trump'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaret defterini imzalamak için oturmasına yardım etmek amacıyla sandalyesini çekme hareketi basında geniş yankı uyandırdı. İddialara göre Trump, yalnızca Modi, Netanyahu ve Erdoğan'ın sandalyesini çekti. Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanına yapılan bu jest, Türkiye'ye duyulan derin bir saygı ve güvenin de bir göstergesi olarak algılanmaktadır. Türkiye, Orta Doğu'da aktif saha varlığı ve ayrıca Avrupa'da birçok alanda 'vazgeçilmez ülke' durumundadır. Bunların yanı sıra Türkiye aynı zamanda Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya'nın da etkin bölge gücüdür.

Ancak Türkiye, blok siyasetine karşı duruşuyla, dış politikadaki vizyonunu yalnızca Washington hattına sıkıştırmayı tercih etmiyor. Ankara, son yıllarda Rusya ve Çin’le geliştirdiği ilişkiler üzerinden çok kutuplu dünya düzeninde etkin rol üstlenmeye çalışıyor. Tüm ülkeler ile stratejik bağlarını sürdürürken, denge politikası ile uluslararası ilişkilerine yön veriyor. Bu bağlamda Türkiye, NATO üyesi kimliğiyle Batı’yla ilişkilerini sürdürürken, enerji, savunma ve ticaret alanlarında Rusya ve Çin’le işbirliğini derinleştirmeyi de sürdürüyor.