Efsanevi Sovyet ajanı Richard Sorge’nin (1895-1944), II. Dünya Savaşı esnasında Moskova’yı, Türkiye konusunda uyardığı ortaya çıktı.
Ankara, Berlin ve Moskova Hattı Kritik!
Almanya’nın Tokyo Büyükelçiliği’nde gazeteci kılığıyla görev yapan ve kod adı “Ramzay” olan Richard Sorge, yalnızca istihbarat toplamakla kalmıyor, siyasi sorunları da önceden algılayıp Moskova’ya ulaştırıyordu. Nazi Almanyası’nın Sovyetler’e saldırı planını daha 1941’in başlarında öğrenen Sorge, aynı yıl Japonya’nın Sovyetler’e saldırmayacağını da bildirerek, Kızıl Ordu’nun kaderini belirlemişti.
Fakat arşivlerden yeni çıkan bir belge, Sorge’nin sadece Pasifik cephesine değil, Türkiye’nin pozisyonuna da dikkat çektiğini gözler önüne seriyor.
“Almanlar Türkiye Üzerinden Sovyetleri Kıskaca Alabilir”
6 Mayıs 1941 tarihli gizli mesajında, Sorge’nin Türkiye ile ilgili Sovyet Genelkurmay İstihbarat Şefliği’ne aktardığı şu satırlar dikkat çekiyor:
“Hitler, Sovyetler Birliği’ni ortadan kaldırmakta kararlı. Avrupa topraklarını Alman kontrolü için tarım ve hammadde deposu olarak kullanmak istiyor. Fakat en az bu kadar önemli olan bir başka mesele daha var: Almanya ile Türkiye arasındaki müzakereler. Eğer Sovyetler, Türkiye’nin Alman taleplerini karşılamasına engel olmaya çalışırsa, bu savaşın patlak vermesi için doğrudan sebep olabilir.”
Bu uyarı, o günlerde Moskova’daki yetkililerin üzerinde soğuk bir rüzgâr gibi estirirken, Sovyetler için yalnızca Almanya değil, Türkiye’nin konumu da hayati bir öneme sahipti.
“Türkiye, Almanya’ya Yaklaşıyor”
Bu yalnızca Sorge’nin gözlemleriyle sınırlı değildi. 19 Mayıs 1941’de, Bulgaristan’da görev yapan ve kod adı “Kosta” olan başka bir Sovyet ajanından gelen mesajda şu ifadeler yer aldı:
“Bugün güvenilir kaynaklar, Türkiye’nin Alman önerilerini kabul ettiğini belirtti. Almanlar, Çanakkale Boğazı’na köprü kurmak için ponton botlarını hazırlıyor.”
Bu bilgiyle Sovyetlerde için adeta bir alarm çaldı: Türkiye’nin pozisyonu artık bir niyet değil, harekete geçme dönüşme potansiyeli taşıyan bir gerçeklikti.
Ankara'da Zor İkilem
Tarihçiler bu süreçte yürütülen diplomatik bir denge oyununa dikkat çekiyor. Almanya, Sovyetler'e saldırmadan önce Türkiye’den tarafsız kalacağına dair bir güvence almak istiyordu. Ankara ise, bir yandan Nazi Almanyası’nın artan gücüne karşı temkinli davranıyor, diğer yandan Sovyetlerin baskısını by-pass etmek istiyordu.
Haziran 1941’de imzalanan Türk-Alman Saldırmazlık Paktı, bu gerilimin geçici de olsa siyasi bir karşılığını oluşturdu. Ancak bu durum, Türkiye’nin savaşta tarafsız kalmak için attığı ince hesaplı bir adım olmaktan öteye geçemedi.
Casusluk Değil, Tarihi Kırılma Noktası
Richard Sorge’nin gönderdiği bu rapor, sadece bir istihbarat başarısı değil; 20. yüzyılın en büyük savaşının kıyısında duran bir ülkenin – Türkiye’nin – dünya sahnesindeki kritik pozisyonunu da gözler önüne serdi. Moskova, Berlin ve Ankara arasında yaşanan bu üçlü gerilim, bir casusun satırlarında can buldu. Belki de o satırlar sayesinde Kızıl Ordu, Moskova önlerinde direnecek gücü buldu.