Filistin Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, can kaybı 68 bin 875’e yükseldi. Yaralı sayısı ise 120 bini geçti. Bir yıl önce hayat dolu sokaklarda yankılanan çocuk sesleri, bugün yerini sirenlere, yıkıntı seslerine ve sessizliğe bıraktı.
Her Gün Bir Şehir Eksiliyor
Birleşmiş Milletler verilerine göre Gazze’nin yüzde 80’i yaşanmaz hale geldi.
Su, elektrik ve sağlık altyapısı neredeyse tamamen çökmüş durumda. Hastaneler, artık hastane değil; acıların toplandığı bekleme odaları gibi. Bir hemşirenin ağzından dökülen şu sözler aslında her şeyi özetliyor: “Artık kimin hayatını kurtaracağımıza değil, kimin öleceğine karar veriyoruz.”
Dünyanın dört bir yanından gelen tepkiler ise yetersiz ve geçici. Uluslararası kuruluşlar açıklama yapıyor, liderler endişelerini dile getiriyor, ama Gazze’de her geçen gün bir şehir daha haritadan siliniyor. Bütün dünya izliyor, çünkü bu çağda artık savaşın bile bir seyirlik yanı var. Ekran başında birkaç saniyelik üzüntü, sonra yine akışa devam…
Bu Sessizliğin Bedeli Ağır!
Benim için Gazze meselesi, bir coğrafyanın meselesi olmaktan çıktı. Tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir vicdanın sınavı.
Bir halkın yaşadığı acıyı izlerken sessiz kalmak, sadece politik bir tutumdan ibaret değil, ahlaki bir çöküştür aynı zamanda. Artık hepimiz şu gerçekle yüzleşmeliyiz: Bu çağda sessizlik, tarafsızlık olmaktan çıktı, bu düpe düz, suça ortaklık.
Gazze’de çocuklar bombalarla birlikte, açlıkla, susuzlukla, sessizlikle sınanıyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF), bölgede 1,1 milyon çocuğun insani yardıma muhtaç olduğunu açıkladı. Ama rakamların ötesinde bir şey var: O çocukların gözlerinde dünyaya sığmayan bir yorgunluk, bir büyü var. Savaşın en ağır yükünü yine onlar taşıyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, haftalardır “ateşkes” kelimesinin etrafında dönüyor ama kimse gerçekten “barış” kelimesini telaffuz etmiyor. Çünkü artık barış, diplomasi masalarından çok, sessiz kalınan sokaklarda biraz daha eriyip gidiyor. Ve bu eriyiş, tüm insanlığın kaybı.
Dünya sustukça, adalet kelimesi anlamını yitiriyor. Gazze’de yıkım büyürken, bizler de kendi içimizde küçük küçük çöküyoruz aslında. Çünkü bir insanın acısına alışmak, insan olmaktan vazgeçmekle eşdeğer.
Ben artık haberleri izlerken sadece ne kadar can kaybı olduğunu değil, ne kadar sessiz kaldığımızı da sayıyorum. Belki de tarih, bu dönemi sessizliklerin çağı olarak yazacak.
Ve o sessizlikte, hepimizin payı olacak.
*Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.*