Tasavvuf tarihinde derin izler bırakan kadın velilerden biri olan Rabia el-Adeviyye, Allah aşkıyla yanıp tutuşan, hayatını ibadete adayan ve ilahi muhabbetiyle tüm zamanların en çok konuşulan manevi şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilir. Peki, Hz. Rabia kimdir, hangi dönemde yaşamıştır, kaç yaşında ölmüştür ve hayatının ardında nasıl bir hikâye yatmaktadır? İşte Rabia el-Adeviyye’nin hayatı ve hakkında merak edilenler…

Rabia el-Adeviyye kimdir?

İslam tarihinde kadın evliyalar arasında önemli bir yere sahip olan Rabia el-Adeviyye, hicri 95 yılında Basra’da dünyaya geldi. Rabia ismi, ailesinin dördüncü kızı olması sebebiyle verilmiştir. Henüz küçük yaşlardayken anne ve babasını kaybeden Rabia, yetim kaldıktan sonra hayatın acımasız yüzüyle karşı karşıya kalmış, zorlu bir yaşamın içinde Allah’a olan teslimiyetiyle yücelmiştir.

Babası kimdir, nasıl bir ailede doğdu?

Rabia’nın babası, dindar ve takva sahibi bir zat olan İsmail Efendi’dir. Oldukça yoksul bir yaşam süren aile, kızlarının doğduğu gece evlerinde kandil yağı dahi bulunamayacak kadar zorluk içindeydi. Ancak bu gece, ileride manevi mertebesiyle tüm dünyaya örnek olacak bir kadının doğduğu geceydi. Rivayete göre, Rabia’nın doğduğu gün babası bir rüya görür. Bu rüyada Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Rabia'nın ümmete şefaat edeceği müjdesini verir. Bu olay, ailesi için bir dönüm noktası olur ve Basra Valisi’nin yardımıyla maddi olarak rahatlamalarına vesile olur.

Köle olarak satıldı mı?

Rabia el-Adeviyye'nin hayatı kolay bir yaşam hikâyesi sunmaz. Anne ve babasının vefatından sonra yalnız kalan küçük Rabia, bir gün sokakta zalim bir adam tarafından yakalanır. Ardından altı gümüş karşılığında yaşlı birine köle olarak satılır. Bu süreçte ağır hizmetlerde çalışmasına rağmen ne halinden şikâyet etti ne de isyan etti. Her zaman Allah’a tevekkül ederek sabırla yoluna devam etti.

İbadete adanmış bir ömür

Rabia, tüm gününü ibadetle geçiren biriydi. Gündüzleri oruç tutar, geceleri ise sabaha kadar namaz kılardı. Günde bin rekat namaz kıldığı rivayet edilir. Kendini tamamen Allah’a adayan Rabia, her anında O'nun rızasını gözetirdi. İbadetlerinde kullandığı kefeni daima yanında taşır, secde edeceği zaman o kefeni sererek ibadet ederdi. Onun bu yönü, Allah’a duyduğu aşkın ne denli büyük olduğunu açıkça gösterir.

Evlenmedi, nedenini açıkladı

Kendisine neden evlenmediği sıkça sorulurdu. Rabia el-Adeviyye bu sorulara verdiği cevapla sadece kendi dönemindekileri değil, yüzyıllar sonrasını da düşündürdü. "Üç büyük derdim var" diyerek evlilik tekliflerini geri çevirirdi. “Son nefeste imanla ölebilecek miyim?”, “Kıyamet günü amel defterim sağdan mı, soldan mı verilecek?” ve “Cennetlik miyim, cehennemlik miyim?” sorularına cevap bulamadan evliliği düşünmenin mümkün olmadığını belirtirdi. Bu sözleri, onun ne denli derin bir ahiret bilincine sahip olduğunu göstermektedir.

Hırsızın yaşadığı mucizevi olay

Bir gece, Rabia namazdan sonra hasır üzerinde uyuya kalır. O sırada evine giren bir hırsız, evin içinde dolaşır ancak hiçbir şey bulamaz. Çıkarken Rabia’nın örtüsünü almak ister. Ancak örtüyü aldığında evin kapısını bulamaz. Örtüyü bıraktığında çıkış kapısı hemen açılır. Bu olay yedi kez tekrar eder. Sonunda bir ses duyulur: “Kendini boşuna yorma! O, yıllardır kendini bize teslim etti. Şeytan dahi ona yaklaşamazken, sen mi zarar vereceksin?” Bu olay sonrası hırsız tövbe ederek doğru yola girer.

Duaları ve yakarışlarıyla tanındı

Rabia el-Adeviyye'nin en önemli yönlerinden biri de yaptığı dualardı. Onun sözleri sadece kelimeler değil, ruhun derinliklerinden gelen içli niyazlardı. "Yâ Rabbi! Eğer sana ibadetim cehennem korkusundansa beni cehenneme at, cennet ümidiyle ise cennetini bana haram kıl. Ama yalnız senin rızan içinse, beni cemaline kavuştur" duası onun Allah'a olan aşkını en derin haliyle anlatan cümlelerdendir. İbadetini cennet ümidiyle ya da cehennem korkusuyla değil, sadece Allah sevgisiyle yaptığını dile getirmiştir.

İlim adamlarının da feyz aldığı bir veli

Süfyan-ı Sevri ve Hasan-ı Basri gibi dönemin önde gelen alimleri, Rabia el-Adeviyye’nin manevi ilmini takdir etmiş, ondan feyz almışlardır. Bu alimler bile onun bilgeliği karşısında hayranlıklarını gizleyememiştir. Onun yanında olmak, sözlerini dinlemek bile birçok kişi için bir ömürlük huzur kaynağıydı.

10 Kasım'da özlenilen hareket: O ilde 10 Kasım’da tüm camilerde Atatürk için mevlid okutulacak
10 Kasım'da özlenilen hareket: O ilde 10 Kasım’da tüm camilerde Atatürk için mevlid okutulacak
İçeriği Görüntüle

Vefat anı ve son sözleri

80 yaşına geldiğinde vücudu yaşlılığın izlerini taşımaya başlamıştı. Yürümekte zorlanıyor, ancak yardım kabul etmiyordu. Ölümünün yaklaştığını hissettiğinde dostlarını yanından uzaklaştırdı ve “Beni yalnız bırakın, Rabbimin melekleriyle baş başa kalmak istiyorum” dedi. O an, içeriden “Ey huzur bulan nefis! Rabbine dön, O senden razı, sen de O’ndan razı olmuşsun. Seçkin kullarımın arasına gir ve Cennetime dahil ol” (Fecr Suresi, 89) ayeti duyuldu. Bir süre sonra içeri girdiklerinde Rabia’nın ruhunu teslim ettiğini fark ettiler.

Rüyalarla gelen mesajlar

Rabia’nın vefatından sonra birçok kişi onu rüyalarında gördü. En yakınlarından biri olan Abede binti Şevval, onu yeşil elbiseler içinde gördü ve kefenini sordu. Rabia’nın cevabı şu şekildeydi: “Allah kefenimi aldı, bana bu cennet giysilerini verdi.” Başka bir rüyada Rabia, dualarla kendisine gönderilen sevapların nurdan tabaklarda sunulduğunu anlattı.

Mezarı nerededir?

Rabia el-Adeviyye, Kudüs yakınlarında Tur Dağı’na defnedildi. Kabri, halen ziyaret edilen önemli manevi merkezlerden biridir. Kabri başında yapılan duaların kabul olacağına inanılır. Maneviyatıyla sadece yaşarken değil, ölümünden sonra da ümmete ışık tutmaya devam etmektedir.

Rabia el-Adeviyye neyi temsil eder?

Rabia el-Adeviyye yalnızca bir kadın veli değil, aynı zamanda Allah’a olan saf sevginin timsalidir. Ne cenneti arzuladı ne cehennemden korktu. Onun yegâne arzusu, yalnızca Allah’ın rızasını kazanmaktı. Her davranışı, her duası, her sözü bu amaca hizmet ediyordu. O, ilahi aşkın en saf haliyle yaşanabileceğini tüm insanlığa ispat eden yüce bir şahsiyettir.