Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti (GKRY), İran-İsrail çatışmalarıyla İsrailli halkın en çok göç ettiği yerlerden biri oldu. GKRY'de artan İsrail kökenli toprak alımları, adanın hem güneyinde hem de kuzeyinde kamuoyunu meşgul ediyor. Özellikle dini ve kültürel yapılarla belirli bölgelerde yoğunlaşan Yahudi yerleşimleri, adada “sistematik bir yerleşim politikası” yürütüldüğü tartışmalarını beraberinde getirdi.
Siyonist Yapılanmalar Stratejik Bölgelerde
Güney Kıbrıs’ta son haftalarda gündeme oturan gelişmeler, İsrail kökenli birey ve toplulukların özellikle Limasol ve Larnaka gibi kentlerde yoğun biçimde toprak satın aldığını gösteriyor. Dini merkezler, okullar ve kapalı yaşam alanlarıyla şekillenen bu yeni yapılar, bazı çevrelerce “getto oluşumu” olarak adlandırılıyor.
Siyonist düşünceye yakınlığıyla bilinen Chabad topluluğunun adada yürüttüğü faaliyetler, bu tartışmanın merkezinde yer alıyor. Güneyde sinagog, anaokulu, koşer merkezleri ve yaz etkinlikleri gibi yapılarla varlık gösteren grup, aynı zamanda kuzeyde de faaliyet alanını genişletiyor.
Nüfus Artışı ve Mülkiyet Değişimi Dikkat Çekiyor
Bölge basınında yer alan bilgilere göre, son dönemde İsrail’den GKRY'ye göç edenlerin sayısı 15 bini aştı. Özellikle İran’la yaşanan son gerilim ve bombardıman sonrası Kıbrıs'ın “güvenli bir alternatif bölge” olarak görülmesi, bu hareketliliği hızlandırmış durumda.
Toplu alımların belirli alanlarda yoğunlaşması, doğal olarak mülkiyet yapısında hızlı bir değişime yol açıyor. Kent merkezlerinin yerel halk için erişmesi zor hale geldiği, fiyatların yabancı yatırımcıların ilgisiyle yükseldiği ifade ediliyor.
Bazı haberlere göre, İsrailli yerleşimciler adada yeni bir şehir kurma aşamasına geldi. Bu şehir, sadece mülk edinme değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel olarak da dışa kapalı, ancak Siyonistler arasında paylaşımlı bir yapıyı beraberinde getiriyor.
İsrail basınında yer alan analizlerde ise GKRY'nin, Tel Aviv yönetiminin bölgesel planları içinde önemli bir konuma sahip olduğu yorumları yapılıyor. GKRY'nin, İsrail için “arka bahçe” işlevi görecek şekilde yeniden dizayn edildiği iddia ediliyor. Bölgede bulunan İngiliz üslerinin İsrail'in istihbarat ajansı Mossad'a veri aktardığı yönünde bilgiler de kamuoyu tarafında tartışılıyor. Ada için mevcut tartışmalar, İsrail'in GKRY tarafında Yunanistan dışında yeni bir "garantör" devlet olacağı ihtimalini de gündeme getiriyor. Zira İsrail'in GKRY'de bulunan Yahudi nüfusunun da azımsanmayacak ölçüde olduğu biliniyor.
Tarih Tekerrür Mü Ediyor?
GKRY tarafında yaşanan bu gelişmeler, bazı çevreler tarafından Filistin örneğiyle karşılaştırılıyor. 20. yüzyılın başlarında Filistin topraklarında kitlesel mülk alımlarıyla başlayan süreç, İsrail Devleti’nin kurulmasına ve bölgedeki uzun süreli çatışmalara zemin hazırlamıştı. Bu benzerlik üzerinden yapılan uyarılarda, adanın GKRY tarafında da aynı senaryonun yaşanabileceği; sistematik bir şekilde toprak edinimi ve kapalı cemaat yapılarının, ilerleyen yıllarda siyasi, kültürel ve etnik pek çok sonuç da doğurabileceği belirtiliyor.
GKRY'de özellikle Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri için Türkiye'ye karşı yaptığı Yunanistan-İsrail-GKRY ittifakının bu yerleşim ve yayılımda etkisi büyüktür. Öyle ki üç devlet Doğu Akdeniz'de "ortak çıkarları" olduğu gerekçesiyle ittifaka girişmiş ve Türkiye'nin hareket kabiliyetini sınırlamayı hedeflemiştir. Ancak GKRY bunun bedelini adanın stratejik noktalarına İsrail halkının yerleşimi ve nüfuzuyla ödemiştir. Kısacası GKRY, Doğu Akdeniz'de kazanayım derken, kendi içinde hakimiyetini zora sokacak bir biçimde kaybetmiştir.
Adanın Stratejik Önemi Yeniden Gündeme Geldi
Doğu Akdeniz'de jeopolitik rekabetin arttığı bir dönemde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) adında iki devletten oluşan Kıbrıs adasının, yalnızca doğal gaz kaynaklarıyla değil; aynı zamanda toprak yapısıyla da küresel ilgiye maruz kaldığı görülüyor. İsrailli yatırımcıların ve dini toplulukların artan varlığı, bu ilgiyi adanın her iki tarafında da tartışmalı bir sürece dönüştürüyor. Bir yandan stratejik yerleşimler ve nüfus artışı, diğer yandan tarihsel tecrübeler ve jeopolitik hesaplar… Tüm bunlar, Kıbrıs’ın gelecekte daha fazla dış etki ve tartışmanın odağı olacağını işaret ediyor.