İstanbul’da iklim krizinin etkilerini her geçen gün daha yoğun hissedilmeye başladı. İPA Kent Gündemi Araştırmaları’na göre, aşırı sıcaklar ve kuraklık riski özellikle yoğun nüfuslu ilçelerde ve dezavantajlı mahallelerde giderek artıyor.
İSTANBUL’DA İKLİM KRİZİNİN İZLERİ
İPA Kent Gündemi Araştırmaları’na göre İstanbul’un bazı ilçeleri yaz aylarında kavruluyor. Esenler, Bağcılar, Güngören ve Bahçelievler, kentin en yoğun ısıya maruz kalan bölgeleri arasında. Beton, asfalt ve cam gibi gri yüzeyler ısıyı hapsediyor, sıcak hava dalgalarıyla birleşince çocuklar, yaşlılar ve düşük gelir grupları için ciddi bir sağlık riski oluşturuyor.
Kentsel ısı adasını azaltmak için gri yüzeylerin kullanımını azaltıp, yeşil alanları çoğaltmanın şart olduğu bildiriliyor. Parklar, ağaçlı yollar ve rekreasyon alanları hem insanları serinletiyor hem de kentin sıcaklık yükünü azaltıyor.
KURAKLIK KAPIDA: BARAJLAR YETERLİ Mİ?
Rapora göre İstanbul’un baraj doluluk oranı %31’e kadar gerilemiş durumda ve kente verilen suyun üçte biri Melen Havzası’ndan karşılanıyor. Su talebinin artışı ve iklim değişikliği, İstanbul’u ciddi bir kuraklık riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
Yağmur suyunun toplanması, gri suyun geri kazanımı ve geçirgen zeminler gibi ekolojik çözümler suyu daha verimli kullanmanın yolları arasında. Uzmanlar, su yönetimi planlarının sadece teknik değil, toplumsal ihtiyaçları gözeten bir yaklaşımla geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
YEŞİL ALANLAR YAYGINLAŞTIRILMALI
İstanbul’un gri yüzeyleri ve plansız yapılaşması ısınmayı artırıyor. Araştırma, yeşil alanların yaygınlaştırılması, hava koridorları, geçirgen zeminler ve yağmur suyu hasadı gibi doğa odaklı çözümlerin önemini vurguluyor. Bu adımlar sadece ısıyı düşürmekle kalmıyor, kuraklık ve taşkın riskini de azaltıyor.
İPA raporu, iklim krizinin etkilerinin eşit dağılmadığını gösteriyor. Sıcaklık ve kuraklık riski özellikle dezavantajlı mahallelerde yoğunlaşıyor. Bu nedenle kentsel müdahalelerde adil ve toplumsal odaklı planlama yapmak kritik önem taşıyor.
PEKİ NE YAPMALIYIZ?
İstanbul’un önceliği kentsel planlamayı ve su yönetimini birlikte ele almak olmalı. Beton ve asfalt yüzeyleri azaltıp, her mahalleye daha fazla park, ağaç ve geçirgen alan eklemeliyiz. Su kaynaklarını korumak için yağmur suyu hasadı ve gri su geri kazanımı yaygınlaştırılmalı.
En kritik nokta ise bu çözümleri sadece teknik olarak değil, sosyal adaleti gözeterek uygulamak; çünkü en çok etkilenen mahalleler genellikle düşük gelirli bölgeler. Kısacası doğayla uyumlu, toplum temelli ve adil bir yaklaşım İstanbul’u hem sıcaklık hem de kuraklık riskine karşı dayanıklı kılabilir.