Hastalık, bu bezlerde ağrılı bir şişliğe yol açmasıyla bilinir. Halk arasında "kulak arkası şişliği" olarak da adlandırılan bu durum, aslında kulak kepçesinin hemen önünde ve altında bulunan tükürük bezlerinin iltihaplanması ve büyümesidir. Kabakulak, genellikle hafif seyreden bir hastalık olsa da, bazı durumlarda ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle, hastalığın belirtilerini tanımak, bulaşma yollarını bilmek ve korunma yöntemlerini uygulamak büyük önem taşır.
Belirtileri Nelerdir?
Kabakulak virüsüyle enfekte olan kişilerde belirtiler genellikle virüse maruz kaldıktan 16 ila 18 gün sonra ortaya çıkar, ancak bu süre 12 ila 25 gün arasında değişebilir. İlk belirtiler genellikle genel bir rahatsızlık hissi, iştahsızlık ve düşük dereceli ateş şeklinde başlar. Ardından, hastalığın en belirgin ve ayırt edici özelliği olan tükürük bezi şişliği meydana gelir.
Başlıca kabakulak belirtileri şunlardır:
- Ateş: Genellikle 38-39°C civarında seyreder.
- Baş ağrısı: Yaygın bir semptomdur.
- Kas ağrıları: Vücudun çeşitli yerlerinde ağrılar hissedilebilir.
- Yorgunluk ve Halsizlik: Genel bir enerji düşüklüğü ve bitkinlik hali.
- İştahsızlık: Yemek yemede isteksizlik.
- Tükürük Bezi Şişliği: En karakteristik belirtidir. Genellikle bir veya iki taraflı olarak kulak önü ve altındaki parotis bezlerinde ağrılı bir şişlik oluşur. Bu şişlik, çiğneme, yutkunma veya ekşi yiyecekler tüketirken ağrının artmasına neden olabilir. Yüzde asimetrik bir görünüm oluşabilir.
- Kulak ağrısı: Özellikle çiğneme veya yutkunma sırasında artan ağrı hissedilebilir.
Çocuklarda genellikle daha hafif seyreden kabakulak, yetişkinlerde ve ergenlerde daha şiddetli belirtilerle ortaya çıkabilir ve komplikasyon riski daha yüksektir. Bazı durumlarda ise enfekte olan kişilerde hiçbir belirti görülmeyebilir (asemptomatik enfeksiyon), ancak bu kişiler de virüsü başkalarına bulaştırabilir.
Hastalığın Nedenleri
Kabakulak, yalnızca kabakulak virüsü tarafından tetiklenen bir hastalıktır. Bu virüs, paramiksovirus ailesine aittir ve insandan insana bulaşarak yayılır. Hastalığın temel nedeni, virüsün vücuda girmesi ve özellikle tükürük bezlerinde çoğalmaya başlamasıdır. Virüs, bağışıklık sistemi zayıf olan veya aşılanmamış kişilerde kolayca enfeksiyona yol açar. Çocukluk çağında sık görülmesinin başlıca nedeni, çocukların genellikle yakın temas içinde olmaları ve bağışıklık sistemlerinin bazı virüslere karşı henüz tam olarak gelişmemiş olmasıdır. Kabakulak, mevsimsel olarak değişmekle birlikte, genellikle ilkbahar ve kış aylarında daha sık görülme eğilimindedir. Virüsün tek doğal rezervuarı insanlardır; yani, hayvanlardan insanlara bulaşmaz.
Bulaşma Yolları ve Yayılımı
Kabakulak, son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Virüs, enfekte kişinin solunum yolu salgıları aracılığıyla yayılır. Başlıca bulaşma yolları şunlardır:
- Damlacık Yoluyla Bulaşma: Enfekte bir kişinin öksürmesi, hapşırması veya konuşması sırasında havaya saçılan küçük tükürük veya mukus damlacıkları, sağlıklı bir kişi tarafından solunduğunda virüs bulaşabilir. Bu, en yaygın bulaşma şeklidir.
- Doğrudan Temas: Virüs taşıyan kişinin tükürüğü veya solunum yolu salgılarıyla doğrudan temas (örneğin öpüşme) yoluyla da bulaşma gerçekleşebilir.
- Dolaylı Temas: Virüsle kirlenmiş yüzeylere (kapı kolları, oyuncaklar, bardaklar, çatal-kaşık vb.) dokunulduktan sonra ellerin ağıza, buruna veya göze götürülmesiyle de virüs vücuda girebilir.
Kabakulak hastası olan bir kişi, belirtiler ortaya çıkmadan 1-2 gün önce ve tükürük bezleri şişmeye başladıktan sonraki 5 güne kadar virüsü bulaştırıcıdır. Bu durum, virüsün farkında olunmadan da kolayca yayılmasına neden olabilir. Kuluçka süresi boyunca dahi bulaşıcılık söz konusu olduğundan, hastalığın kontrol altına alınması zorlaşır. Toplu yaşam alanları, okullar ve kreşler gibi yerlerde virüsün hızlı yayılma potansiyeli yüksektir.
Tıbbi Yaklaşım ve Tanı
Kabakulak tanısı genellikle fiziksel muayene ve hastanın bildirdiği belirtilerle konur. Hekim, parotis bezlerindeki şişliği ve hassasiyeti kontrol eder. Ancak, benzer belirtilere yol açabilecek başka hastalıklar da olabileceğinden, kesin tanı için bazı laboratuvar testleri gerekli olabilir.
- Laboratuvar Testleri:
- Kan Testleri: Virüse karşı oluşan antikor seviyelerini (IgM ve IgG) ölçmek için kan örneği alınabilir. Akut enfeksiyon sırasında IgM antikorları yükselirken, daha önceki enfeksiyon veya aşılanmayı gösteren IgG antikorları daha sonra ortaya çıkar.
- Virüs İzolasyonu: Bazı durumlarda, virüsü tükürük, idrar veya beyin omurilik sıvısından izole etmek için örnekler alınabilir.
- PCR Testi: Virüsün genetik materyalini tespit eden PCR (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) testleri de tanıda kullanılabilir.
Kabakulak genellikle iyi huylu bir hastalık olsa da, bazı durumlarda ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Bunlar şunları içerebilir:
- Orşit: Erkeklerde testislerin iltihaplanması. Ağrılı şişlik ve hassasiyete neden olabilir. Nadiren kısırlığa yol açabilir.
- Ooforit: Kadınlarda yumurtalıkların iltihaplanması.
- Pankreatit: Pankreasın iltihaplanması, karın ağrısı, bulantı ve kusmaya neden olabilir.
- Menenjit: Beyni ve omuriliği saran zarların iltihaplanması (aseptik menenjit). Genellikle hafif seyreder.
- İşitme Kaybı: Çok nadiren tek taraflı veya çift taraflı kalıcı işitme kaybına neden olabilir.
Kabakulaktan korunmanın en etkili yolu aşılanmadır. Kızamık, Kabakulak, Kızamıkçık (MMR) aşısı, kabakulak virüsüne karşı güçlü bir koruma sağlar ve komplikasyon riskini önemli ölçüde azaltır. Aşı, çocukluk çağı aşı takviminde yer alan rutin bir aşıdır.
İyileşme Süreci ve Tedavi Yöntemleri
Kabakulak viral bir enfeksiyon olduğu için, hastalığa yönelik spesifik bir antiviral tedavi bulunmamaktadır. Tedavi, genellikle belirtileri hafifletmeye ve hastanın iyileşme sürecini desteklemeye odaklanan semptomatik tedavi şeklindedir. Kabakulak, çoğu kişide 10-12 gün içinde kendiliğinden iyileşir.
Tedavi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:
- İstirahat: Hastalığın başlangıcında yeterli miktarda dinlenmek, vücudun virüsle savaşmasına yardımcı olur.
- Sıvı Tüketimi: Ateş ve iştahsızlık nedeniyle oluşabilecek sıvı kaybını önlemek için bol miktarda su, meyve suyu ve diğer sıvılar tüketilmelidir.
- Ağrı ve Ateş Yönetimi: Ateşi düşürmek ve ağrıyı (özellikle tükürük bezi şişliği nedeniyle oluşan ağrıyı) hafifletmek için parasetamol veya ibuprofen gibi reçetesiz ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Ancak, çocuklarda aspirin kullanılmamalıdır, çünkü Reye sendromu riski taşır.
- Şişlik İçin Uygulamalar: Şişmiş bezlerin üzerine soğuk veya ılık kompres uygulamak ağrıyı ve rahatsızlığı azaltmaya yardımcı olabilir.
- Yumuşak Yiyecekler: Çiğneme ve yutkunma güçlüğü yaşandığı için, püreler, çorbalar, yoğurt gibi yumuşak ve kolay yutulabilen yiyecekler tercih edilmelidir. Asitli veya baharatlı yiyecekler tükürük bezlerini tahriş edebilir ve ağrıyı artırabilir, bu yüzden bunlardan kaçınılmalıdır.
- İzolasyon: Hastalığın bulaşıcı doğası nedeniyle, özellikle tükürük bezleri şişmeye başladıktan sonraki 5 gün boyunca hastanın başkalarından izole edilmesi önemlidir. Bu, virüsün yayılmasını önlemek için kritik bir adımdır. Okula veya işe gitmekten kaçınılmalıdır.
Komplikasyonlar gelişirse (örneğin orşit, pankreatit, menenjit), bunlar da kendi özel tedavilerini gerektirecektir. Bu gibi durumlarda mutlaka bir sağlık profesyoneline başvurulmalıdır. Aşılanma ile hastalığı önlemek, tedavi etmekten çok daha kolay ve güvenlidir.