Dünya

Kırmızı çizgi aşıldı mı? İran, İsrail’e nasıl ve ne zaman yanıt verecek?

İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılar, İran’ın uzun süredir koruduğu stratejik sabrı sınarken, vereceği olası bir yanıt ise dünya kamuoyu tarafından merakla bekleniyor.

İran, yıllardır İsrail ile vekâlet savaşları ve istihbarat savaşı yürütüyor olsa da, doğrudan gelen bu hava saldırısını “kırmızı çizginin aşılması” olarak yorumladı. Özellikle nükleer tesisleri ve Devrim Muhafızları'na ait üslerin hedef alınması, Tahran açısından bu saldırıyı yalnızca askeri değil, aynı zamanda rejimin egemenliğine karşı bir tehdit olarak da tanımlıyor.

İran Dışişleri Bakanlığı, saldırıları “egemenlik ihlali” ve “terörist eylem” olarak nitelendirirken, İran Silahlı Kuvvetleri ise karşılık vermenin yalnızca bir “zaman meselesi” olduğunu duyurdu.

Peki İran Nasıl "Karşılık Verecek"?

Tahran’ın doğrudan İsrail'e misilleme yapması, bölgesel savaşı genişletebileceği için kısa vadede düşük ihtimal olarak görülse de; İran’ın elinde çok katmanlı bir yanıt planı olduğu düşünülüyor:

Vekil Grupların Devreye Alınması

Mesela, Hizbullah, Haşdi Şabi ve Yemen’deki Husi güçleri aracılığıyla dolaylı saldırılar düzenlenmesi yüksek olasılık taşıyor. Zira bu strateji hem İran'ı doğrudan çatışmaya sokmuyor hem de İsrail'i cephe cephe yıpratıyor.

Siber Saldırılar ve Enerji Hatları:

İran, Körfez üzerinden geçen enerji taşımacılığına siber veya fiziksel müdahalede bulunarak Batı’yı dolaylı yoldan baskı altına alabilir. İstediği uzun vadeli ve kalıcı etki barındıran yanıt atmosferini bu şekilde oluşturabilir.

Uluslararası Hukuk ve Diplomasi

İran, İsviçre aracılığıyla ABD’yi doğrudan protesto ederken, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı nezdinde İsrail’i “yasadışı saldırgan” olarak tanımlatma çabasında. Bunu da göz ardı etmemek gerek.

Saldırıların İran İç Kamuoyunda Etkisi: Direniş mi, Baskı mı?

İsrail saldırıları, İran'daki halkın gözünde ülkeyi bir kez daha “mağdur” ve “kuşatılmış” bir pozisyona soktu. Rejim bu durumu içeride milliyetçi bir dayanışma havası yaratmak için kullanıyor. Ancak saldırılar, özellikle ekonomik zorluklar yaşayan halkta, rejimin nükleer programının bedelini kendilerinin ödediği yönünde de tartışmalar başlattı.

Bu noktada İran yönetimi için hem iç güvenliği sağlamak hem de dış politikada kararlı görünmek arasında dikkatli bir denge gerekiyor.

Çin-Rusya Faktörü

İran açısından bu saldırılar yalnızca İsrail-İran meselesi değil, küresel bir saflaşmanın da parçası. ABD’nin İsrail’e açık desteği karşısında İran, Çin ve Rusya’dan gelen siyasi desteği artırma çabasında. Çin’in “itidal” çağrısı ve Rusya’nın “Orta Doğu’da istikrar bozucu eylemler” açıklaması, İran’a moral desteği anlamına geliyor ancak somut bir askeri destekten henüz söz edilemiyor.

İran, bu dengeleri iyi okuyarak hem askeri misilleme yapmayı hem de diplomatik üstünlük kurmayı hedefliyor, en azından o yönde açıklamalarda, hamlelerde bulunuyor.

İran açısından bakıldığında, İsrail’in saldırısı artık vekâlet savaşlarının değil, doğrudan çatışmanın eşiğine gelindiğinin işareti. Tahran yönetimi, askeri karşılık verirken bölgesel savaş riskini göze almak zorunda. Diğer yandan, bu saldırı İran’ın nükleer programını yalnızca fiziksel değil, diplomatik olarak da baskı altına alma amacı taşıyor.

Önümüzdeki günlerde İran'ın vereceği yanıt sadece bölge için değil, küresel enerji güvenliği ve büyük güçler arasındaki stratejik dengeler açısından da belirleyici olacak.