Kişiliğin Temeli Anne Karnında Atılır

Kişilik eğitimi doğmadan başlar; toplumun kaderi de bununla değişir.

Bugün toplum olarak kime kulak versek bir memnuniyetsizlik hâkim. Zengin mutsuz, fakir mutsuz; patron işçiden, işçi patrondan şikâyetçi… Yazdan kışa, güneşten yağmura kadar her şeyden rahatsızız. Bu kadar şikâyetin arasında asıl yaşamı gözden kaçırmıyor muyuz?

Oysa meselelerin derinine indiğimizde eğitimin, ama özellikle kişilik eğitiminin hakkıyla konuşulmadığını fark ediyoruz. Bu yüzden diyorum ki; gelin her hafta bu konuya başka bir pencereden bakalım, toplumsal yaralarımıza birlikte şifa arayalım.

Bugün okullarımıza baktığımızda aslında milli bir eğitim hedefimizin olmadığını görürüz. Oysa bir ülke 50, 100 hatta 200 yıllık bir eğitim ufkuna sahip olmalıdır. Fakat eğitim deyince yalnızca fen bilimlerini ve beşerî bilimleri konuşuyoruz. Peki ya insan ruhu? Onun ihtiyaçlarını kim karşılayacak?

Başarı güdüsü örneğin… Tatmin edilmediğinde insan boşlukta hisseder, mutsuz olur. Çünkü insan başardıkça amaçlanır, hedef belirler, hayata tutunur. Ancak “şahsiyet eğitimi” dediğimiz kavramdan neredeyse bihaber bir toplum hâline geldik. Bu coğrafyadan çıkmış tüm büyük zatların ortak özelliği önce şahsiyet sahibi olmalarıydı. Onları değerli kılan sadece bilgi değil, karakterdi.

Demek ki sadece bedenimizi değil, ruhumuzu da doyurmamız gerekiyor. Karnı tok ama kalbi aç toplumlarda suçtan şiddete, yolsuzluktan bağımlılığa kadar her türlü kötülüğün arttığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Amaçlı, hedefli, değer sahibi bireylerin ise kötülüğe ayıracak ne vakti olur ne de niyeti…

Kişilik ise anne karnında başlar. Daha dünyaya gelmeden, anne adayının taşıdığı her duygu ve düşünce bebeğin ruhuna işlenir. Bu yüzden anne adayları bu süreçte mümkün olduğunca olumlu, yapıcı ve umutlu bir ruh hâlinde olmalıdır. Çünkü yüzyıllara yön verebilecek bir eğitimin temeli tam olarak burada atılır. Ardından çocuğun her yaşına göre uygulanan kişilik eğitimleri gelir. Bebeklikten çocukluğa, ergenlikten gençliğe… Ve bir gün o bebek büyür, toplumun yükünü taşıyabilecek bir şahsiyet hâline gelir.

Bugünkü yazıda eğitimin nerede başladığını, okulun sadece bir aşama olduğunu ve kişilik eğitiminin en az akademik bilgi kadar önemli olduğunu hatırladık.

Gelecek yazıda, çocukluktan gençliğe kadar her yaşa uygun şahsiyet eğitimi yöntemlerini konuşmaya devam edeceğiz.

Bir sonraki yazıda buluşmak üzere…
Tüm okurlara huzurlu ve mutlu an’lar diliyorum.