İsrail ile İran arasındaki askeri gerilim, bölgeyi ve dünya kamuoyunu endişe verici bir belirsizliğe sürüklüyor. İsrail'in İran'a yönelik başlattığı operasyonlara karşılık İran'ın da misilleme yapması, tansiyonu doruk noktasına taşıdı…
Şimdi ise nükleer güç kullanılma riskinin oluşması, nükleer güç kullanıldığında ise diğer bazı ülkelerin bu savaşa girebileceklerini resmen açıklaması, İsrail’in Amerika’dan direk olarak kendi yanlarında savaşa girmesini istemesi olayın ne kadar vahim ve derinliğe doğru sürüklendiğini gösteriyor…
Bölge halkında artan korku ve endişe, bu gelişmelerin yanı sıra perde arkasında işleyen daha karmaşık dinamiklerin etkisiyle giderek yoğunlaşıyor.
Bölgede, İran coğrafyasında bulunan Güney Azerbaycan’da halk ayaklanması iddiaları yaygın şekilde dillendiriliyor.
Orta Doğu’da yaşanan gerilimin sadece iki ülke arasındaki bir çatışmadan ibaret olmadığına dair güçlü işaretler geliyor.
İsrail’in açık bir şekilde İran halkını isyana yönlendirilmesine yönelik açıklamaları, Barzani'nin desteklediği Kürt grupların Güney Azerbaycan'a yönelik saldırıları ve buna karşılık halkın silahlanma çağrıları, savaşın ardında yatan etnik ve jeopolitik hesaplaşmaları gözler önüne seriyor…
Bu durum, İran'da bir halk ayaklanmasının planlandığına dair kuvvetli şüpheler oluşturuyor.
İç karışıklıklar bahane edilerek jeopolitik ve etnik dengeler üzerinde yeni kimlikler kazanılmaya çalışılıyor.
Olayın derinlemesine bakıldığında da bölgedeki tehlikenin boyutunun ne kadar büyük olduğu anlaşılıyor.
Ayrıca; olası senaryoların oldukça kaygı verici olduğu görülüyor…
Örneğin;
Tüm dünyayı tehdit edebilecek nükleer sızıntılar,
Savaşın diğer bölge ülkelerine yayılması,
Sivil can kayıplarının artması,
Bölgesel açlık ve sefaletin yayılması,
Küresel enerji ve ekonomi piyasalarında derin sarsıntılarım meydana gelmesi,
Zorunlu büyük göçlerin olması gibi…
Hadi hayırlısı… Vesselam….