Türkiye Gazetesi'nin haberine göre tarihin en büyük sivil deniz girişimi için geri sayım başladı. Dünyanın dört bir yanından yola çıkacak bin gemilik dev “Özgürlük Filosu”, Gazze ablukasını delmek ve insani yardım ulaştırmak amacıyla Akdeniz’e açılmaya hazırlanıyor. Aktivistlerden doktorlara, gazetecilerden hukukçulara kadar binlerce gönüllüyü bir araya getiren devasa konvoy yalnızca bir yardım hareketi değil sessizliğe karşı yükselen küresel bir vicdan çağrısı olarak görülüyor.
GAZZE İÇİN YENİ FİLO HAZIRLANIYOR
Daha önceki Özgürlük Filoları’ndan ilham alan yeni girişim, Gazze ablukasını kırmak için tarihin en büyük sivil deniz konvoyunu planlıyor. Toplam bin gemi, farklı ülkelerden gelen gönüllülerle birlikte uluslararası sularda birleşecek ve aynı anda Gazze kıyılarına yelken açacak.
Konvoyda yer alacaklar arasında aktivistler, doktorlar, gazeteciler, avukatlar ve sivil toplumdan yüzlerce kişi var. Amaç sadece insani yardım ulaştırmak değil Gazze’de süren kolektif baskı, ihlaller ve cezaevi mum gibi sessizliklerin kırılması ve insanlığın vicdanının sesi olmak.
Global Sumud Filosuna yönelik kimyasal sıvı saldırısı ve iletişim kesintileri, organize güçleri alarma geçirdi. 2 Ekim’de başlayan saldırılar ve 6 gün sonrasında yeniden hedef alınma, “daha büyük, daha görünür ve hazırlıklı bir filo” fikrini güçlendirdi.
Filonun rotası uluslararası hukuk çerçevesinde planlanıyor yasal deniz yolları üzerinde hareket edilecek. Organizatörler, İsrail’in geçtiğimiz dönemlerde yaptığı müdahalelere rağmen planlarından dönmeyi düşünmüyor ve bu hareketin uluslararası alanda baskıyı artıracağına inanıyor.
TÜRKİYE’DEN DESTEK BEKLENİYOR
Resmi anlaşmalar henüz netleşmemiş olsa da Türkiye’deki ve Avrupa’daki sivil toplum kuruluşları lojistik, iletişim ve insani yardım kanallarında aktif rol almaya hazırlanıyor. Önceki Özgürlük Filolarında sağlanan destek deneyimi, bu konvoy için önemli bir referans oluşturuyor.
Organizatörler filo sayesinde ablukaların sadece birer coğrafi engel olmadığını, aynı zamanda dünya kamuoyunun vicdanında açılan yaralar olduğunu vurguluyor. Bu girişimi direnişin sembolü, hatırlatılması gereken bir insan hakları manifestosu olarak görüyorlar.