Rusya Taliban hükümetini resmen tanıdı: Peki neden şimdi?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in onayladığı ve Afganistan Özel Temsilcisi Zamir Kabulov’un duyurduğu tanıma kararı, sadece Moskova-Kabil'in ilişkilerini değil değil, aynı zamanda Rusya’nın küresel pozisyonunu da güçlendirme niyeti taşıyor.

Rusya, Afganistan’daki Taliban hükümetini resmen tanıyan ilk ülke oldu. Ancak bu durum sıradan bir diplomatik hamleden çok daha fazlası. 15 Ağustos 2021’de ABD ve NATO’nun çekilmesiyle Taliban'ın iktidarı ele geçirdiği günden bu yana dünya beklemede kaldı. Tanınma konusunda tüm dünya sessiz dururken, Kremlin mikrofonu eline aldı ve bu boşluğu stratejik bir fırsata dönüştürdü.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in onayladığı ve Afganistan Özel Temsilcisi Zamir Kabulov’un duyurduğu tanıma kararı, sadece Moskova-Kabil'in ilişkilerini değil değil, aynı zamanda Rusya’nın küresel pozisyonunu da güçlendirme niyeti taşıyor.

Afganistan, önemli jeopolitik büyük güçlerin tarihinde her zaman bir hesaplaşma sahası oldu. Sovyet işgalinden Amerikan işgaline, sonrasında gelen kaostan bugün Çin'in ekonomideki söz hakkına ve bugün yeniden kurulan rejim ile, bu döngüde değişmeyen tek şey, Afganistan’ın jeopolitik değeriydi. Afganistan'ın zengin yeraltı kaynakları özellikle Petrol alanında doğulu devletlerin ilgisini çekti. Batı tarafından uzun süredir işgal altında olan ülke, yeni yönetiminde yeraltı kaynaklarında büyük ölçüde doğu tarafından finanse edildi.

Putin yönetimi, Taliban'ı önce terör listesinden çıkardı, ardından diplomatik ilişkileri güçlendirdi ve nihayetinde resmen tanıdı. Şimdi Rus bayraklı şirketler Kabil’de iş yapıyor, Moskova ise Taliban’ı artık “müttefik” olarak tanımlıyor. Peki neden şimdi?

Bu sorunun yanıtı, yalnızca Afganistan’ın iç dinamiklerinde değil; Çin-Rusya ekseninin Avrasya coğrafyasında artan etkisinde ve Doğu'nun özellikle de ABD’nin boşalttığı alanları doldurma eyleminde gizli. Çinli şirketler Afganistan petrol rezervlerinden petrol çıkarma hacmi her geçen gün artıyor. Çin'in Afganistan'da artan gücü karşısında, diğer büyük devletler sessiz kalmayarak diplomatik, ekonomik ve ticari ilişkilerini güçlendirme ihtiyacı, hatta iş birliği yapma ihtiyacı duyuyorlar.

2021’de Afganistan’dan alelacele çekilen ABD, geride yıkılmış bir devlet yapısı, siyasi-toplumsal kaos ve ekonomik bir çöküş bıraktı. Batı dünyası, Taliban’a karşı ağır yaptırımlar uygularken, diplomatik tanınma konusunda sessizliğini sürdürdü. Bu durum, Rusya’ya alan açtı.

Moskova'nın Taliban'ı tanıması, aslında ABD’ye verilen bir mesaj olarak yorumlanabilir: “Senin çekildiğin yerde artık ben varım.”

Bu, aynı zamanda Rusya’nın küresel meşruiyet arayışındaki rejimlerle kurduğu dayanışma modelinin bir devamı olarak da yorumlanabilir. Rusya, Esad rejiminde olduğu gibi Taliban yönetimiyle de ilişkilerini resmileştirerek Batı’nın "gayrimeşru" dediği yapıları tanıyan ilk aktör olarak sahneye çıkıyor.

ABD ve Batı ülkeleri, Taliban’ın kadın hakları, eğitim, basın özgürlüğü gibi temel insan haklarını ihlal eden uygulamaları nedeniyle bu yönetimi tanımayı reddediyor. Ancak burada çifte standart uygulandığı da görmezden gelinemez.

Suudi Arabistan, 1996’da Taliban’ı tanıyan ilk ülkelerden birisi olmuştu. Bugün ise Çin, Pakistan ve Katar gibi ülkeler Taliban diplomatlarını ağırlıyor, büyükelçilik düzeyinde temas kuruyor ancak resmen tanımıyor. Yani fiili ilişkiler olmasına rağmen tanıma yok. Birçok ülke bu konuda Batı'nın baskısından çekiniyorken Rusya'nın bu hamlesi oldukça kritik.

Rusya'nın Afganistan ile ilişkileri siyasi bir tanımadan çok daha fazlası demiştik. İşgal sırasında büyük bir yıkım gören Afganistan'ın yeniden ayağa kalkması için diğer devletlerle ilişkiler kurması gerekmekte. Asıl hedef: ticari, enerji ve güvenlik eksenli derinleşen ilişkiler.

Moskova, Afganistan’ı Güneydoğu Asya’ya açılacak doğalgaz ve enerji geçişlerinde bir transit merkezine dönüştürmeyi planlıyor. Aynı zamanda Çin’in “Kuşak ve Yol” projesinin bu kadar ses getirmesi ve etkili olmasına paralel bir şekilde Orta Asya'daki etkisini derinleştirme çabasında.

Bu bağlamda Afganistan; yalnızca Orta Doğu, Orta Asya ve Güney Asya'yı birbirine bağlayan stratejik bir köprü değil, aynı zamanda Rusya’nın küresel sistemde alternatif bir blok inşa etme çabasının da kilit parçası.