SENDİKA ÜZERİNE…

Yeni Bir Sendikacılık…
Öncelikle şu soruyu soralım:
Türkiye’deki mevcut sendikacılık, gerçekten görevini hakkıyla yerine getiriyor mu?
Üyesinin hak ve menfaatlerini korumak için gerektiğinde mücadeleye atılabiliyor, sahada dimdik durabiliyor mu?
Üzülerek söylüyorum ki… Maalesef hayır!
Anayasada da yazar, yasalarda da:
“İsteyen sendika kurar, örgütlenir.”
Peki, gerçek te durum böyle mi?
Sokaktaki vatandaş çok iyi biliyor ki, işin pratiği kâğıt üzerindeki gibi işlemiyor…
Bakın rakamlara:
16 milyon çalışanın olduğu ülkede sendikalı oranı sadece %14 civarında!
Özel sektöre bakıyorsun, daha da feci… %8 bile yok!
Bu tablo bize ne anlatıyor?
Bu ülkede sendikal örgütlenme ağır bir krizin içinde olduğunu net ve açık bir şekilde gösteriyor…
Peki neden böyle?
Çünkü ortalık taşerondan geçilmiyor, insanlar güvencesiz çalışıyor…
Bir yandan işverenin baskısı, bir yandan siyasetin sendikalara müdahalesi…
Haliyle kimse kolay kolay sendikaya yanaşamıyor, yanaşsa da cesaretini toplayamıyor…
Bir de işin tadını iyice kaçıran başka bir durum var:
Hepsi değil ama bazı sendika başkanları ve yöneticiler…
Çok lüks arabalarda geziyor, yüksek maaşlar alıyor, “temsil masrafı” adı altında har vurup harman savuruyor…
Hesap soran yok, şeffaflık desen hak getire…
Hal böyle olunca emekçi ne diyor?
“Bunlar mı bizim hakkımızı savunacak?” Diyor…
Ama unutmayalım…
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, sendikalar bir toplumun olmazsa olmazıdır.
Sivil Toplum Kuruluşları, sosyal hukuk Devletinin mihenk taşlarıdır.
İşte sırf bu yüzden yeni bir sendikal uyanış şart!
Özellikle genç çalışanlar arasında adalet, eşitlik, dayanışma gibi kavramlara ilgi artıyor…
Hele ki teknoloji ve dijital dünya bu kadar yaygınken…
Artık yeni bir sendikacılık anlayışı neden oluşmasın…
Peki nasıl olmalı bu “yeni sendikacılık” anlayışı…
Sadece masa başında oturup sözleşme imzalamaktan ibaret olmamalı…
Sadece fotoğraf vererek algı yaratmamalı…
Sokakta olmalı, dijitalde olmalı, kamuoyunda olmalı!
Nerede bir çalışan varsa, sendika orada olmalı…
Gerçek sendikacı, gerekirse bedel ödemeyi göze almalı.
Ne siyasi baskıdan korkmalı, ne işveren tehdidinden…
Dimdik durmalı, üyesinin hakkını sonuna kadar savunmalı!
Kısacası, Türkiye’de sendikacılık baştan aşağı yenilenmeli…
Bu iş eski kafa, koltuk sevdası, bol keseden yeme içmeyle olmaz!
Yeni bir anlayış, yeni bir vizyon şart!
Çalışan gençler, cesur ve dürüst bir sendikal duruşla tüm çalışma hayatını değiştirebilirler…
Ancak o zaman sendikal hareket yeniden ayağa kalkar, sendika da gerçek görevini yapar.
Bugünün gençleri, yarının emek tarihini yazacak…
Ve biz o günü göreceğiz!
Yeni sendikacılara selam olsun!
Vesselam.