Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte, on binlerce üniversite adayı için zorlu bir tercih süreci resmen başladı. Hayatlarının en önemli kararlarından birini verecek olan gençler, puanlarına göre hangi üniversiteye ve bölüme yerleşeceklerini belirlemeye çalışıyor. Ancak uzmanlar, tercih yaparken yalnızca sınav sonuçlarına odaklanmanın ciddi pişmanlıklara yol açabileceği konusunda uyarıyor.
SADECE PUAN DEĞİL, KENDİNİZİ DE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUN
Uzmanlara göre, üniversite ve bölüm tercihi sadece akademik başarıya değil; bireysel farkındalık, ilgi alanları ve yaşam hedeflerine göre şekillendirilmeli. Karar verme süreci sadece sıralama odaklı değil, aynı zamanda bireyin uzun vadeli yaşam kalitesini doğrudan etkileyecek bir yol ayrımını da ifade ediyor. Bu nedenle tercih yaparken adayların kendi güçlü yönlerini ve ilgi duydukları alanları dikkate alması büyük önem taşıyor.
KARAR VERME SÜRECİ NEDEN ZORLAŞTI?
Son yıllarda gençler arasında kararsızlık ve mesleki tatminsizlik oranlarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Uzmanlar bu durumun, tercih sürecini daha da karmaşık hale getirdiğine dikkat çekiyor. Gençlerin yalnızca “neresi tutar?” sorusuyla değil, “ben kimim, ne istiyorum, hangi alan bana uygun?” sorularıyla da yüzleşmesi gerektiği belirtiliyor.
MESLEKİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DESTEK ŞART
Eğitim uzmanları ve psikolojik danışmanlar, üniversite adayı gençlerin tercih sürecinde mutlaka profesyonel destek almaları gerektiğini vurguluyor. Mesleki yönelim envanterleri, kişilik testleri ve ilgi alanı analizleriyle desteklenen danışmanlık hizmetlerinin adaylara önemli bir içgörü kazandırdığı ifade ediliyor.
Ayrıca yapay zeka destekli kişiselleştirilmiş tercih sistemlerinin uzman eşliğinde kullanılması da daha doğru ve bireye uygun tercihlerin yapılmasına katkı sağlayabilir.
SEVDİĞİNİZ ALANDA MUTLU OLURSUNUZ
Uzmanlar, tercih edilen bölümün bireyin karakterine, yaşam tarzına ve hedeflerine uygun olması gerektiğinin altını çiziyor. İlgi duyulmayan bir alanda okumak, öğrencinin hem akademik başarısını hem de sosyal uyumunu olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle tercih sürecinde, yalnızca yüksek puanlı bölümler değil; öğrencinin severek yapabileceği meslekler ön planda tutulmalı.
SADECE BÖLÜM DEĞİL, YAŞAM TARZI DA TERCİH EDİLİYOR
Üniversite seçimi aynı zamanda şehir hayatını, sosyal çevreyi ve kültürel olanakları da kapsayan bir yaşam tercihidir. Öğrencinin şehirden beklentisi, kampüs yaşamına dair hayalleri ve barınma olanakları da karar sürecinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca yükseköğretim sisteminin sunduğu çift ana dal, yan dal, yatay ve dikey geçiş, yurtdışı değişim programları gibi fırsatlar da değerlendirilmelidir.
ÜNİVERSİTE HAYATI SADECE DERS DEĞİLDİR
Uzmanlar, üniversite yıllarının yalnızca akademik kazanımlarla sınırlı olmadığını, gönüllü faaliyetler, stajlar, mentorluk programları ve sosyal projelerle zenginleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu tür faaliyetler hem kariyer planlamasına katkı sağlıyor hem de öğrencinin kişisel gelişimini destekliyor.
TERCİHTEN SONRA PİŞMANLIK YAŞAMAMAK İÇİN…
Yerleştirme sonuçlarının ardından bölüm veya üniversite değiştirmeyi düşünen adaylar da oluyor. Bu noktada, aile ve arkadaş çevresinden alınan destek kadar, akademik danışmanlık ve psikolojik rehberliğin de önemli bir rolü bulunuyor.
Uzmanlar, tercih sürecinin sadece bir başlangıç olduğunu, üniversite yaşamı boyunca kişinin kendini tanımaya ve hedeflerine ulaşmaya devam edeceğini hatırlatıyor.
