KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN
Toz Duman Arasında Bir Millet: Plana Sadık, Kalbe Sadık
Bir milletin başını dik tutması için bazen sadece bir plan yetmez. O plana sadık kalacak yürekler, sarsılmaz omuzlar, pes etmeyen nefesler gerekir. Türk milleti, işte o nefesin adıdır.
Bugün toz duman içinde yürüyoruz. Gerçekler bulanık, sesler gürültülü, gönüller yorgun. Fakat biliyoruz: Bu sis perdesi dağılacak. Çünkü her fırtınanın ardında güneş, her zorlukta bir diriliş vardır.
Tarihin her kavşağında bir toz duman yükselir. Kimi zaman bu sisli manzara, hakikatin üzerini örter; kimi zaman da milletlerin yeniden doğuşunun perdesidir. Bugün, Türkiye olarak tam da böyle bir dönemden geçiyoruz. Belirsizlik, bulanıklık, yönsüzlük… Ama işte tam da bu zamanlar, "sadık kalanların", beklemesini bilenlerin, ilkeleri uğruna eğilmeyenlerin zamanıdır.
Bugün bize düşen, plana sadık kalmak. Peki nedir o plan? Bir milleti ayakta tutan temel ilkeleri hatırlamakla başlar her şey: Türk kimliğine, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesine ve İslam medeniyetine olan derin bağlılık. Bu üç sac ayağı, Anadolu topraklarının üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin hem geçmişi, hem geleceğidir.
Birleştiren Ülkü: Türk Milliyetçiliği
Bugün milliyetçilik denince kimi kulaklar irkiliyor. Çünkü kavram çarpıtıldı, içi boşaltıldı, bazen de dar ideolojik kalıplara hapsedildi. Oysa Türk milliyetçiliği, ne bir ırkın üstünlüğünü savunur ne de dışlayıcıdır. Tam aksine, "Ne mutlu Türküm diyene" diyebilen herkesi bir çatı altında birleştirir.
Bu milliyetçilik, sınırları haritadan değil, vicdandan çizer. Bu anlayışta Türk olmak bir kök değil, bir ortak değerler birliğidir. Bu yüzden de birleştiricidir. Bugün Türk milliyetçileri, siyasi kimliklerden öte bir milleti yeniden toparlamanın mücadelesini vermelidir. Siyaset üstü, kavga dışı, nezih bir birliktelik…
Türk milliyetçiliği, ırka değil; millete, birliğe, bağımsızlığa ve çağdaşlığa inanan bir akıldır. Türk milliyetçiliği; ne Batı'nın taklitçisi, ne Doğu'nun teslimiyetçisidir. Kendi duruşunu yaratmış, kendi yönünü çizmiş bir medeniyet projesidir. Bugün Türk milliyetçiliğini bu çizgide yeniden birleştirme zamanı. Ne sağa savrulmak ne sola düşmek... Ortada, sağlamda, kararlıda durmak.
Zamanı bekliyoruz. Ama pasif değiliz. Her gün, her an, milletin ruhunu yeniden canlandırıyoruz. Kimi dua ile, kimi fikirle, kimi kalemle, kimi cephede. Çünkü biliyoruz: Vakit geldiğinde, Türk milletinin evlatları hazır olacak. Ve o gün, sadece bir kurtuluş değil, bir yükseliş başlayacak.
Birbirimizi ötekileştirerek değil, anlayarak; kucaklayarak; bağ kurarak yürüyeceğiz. Ne ayrılık, ne kin, ne kibir… Sadece vatan. Sadece millet. Sadece Allah.
İnanç ve Kimlik Arasında İnşa Edilen Bir Ruh
Bizim medeniyetimizin kökünde İslam vardır. Ama öyle sloganik değil; derin, vakar dolu bir İslam anlayışı... Allah’a bağlılık, kul hakkına saygı, adalete duyulan sarsılmaz inanç… Bugün bir Müslüman, sadece ibadetle değil, ahlakla, sorumlulukla, merhametle Müslüman olduğunu göstermelidir.
Müslüman Türk kimliği, bir denge noktasıdır: Ne modernizmin ruhsuz betonuna mahkûm, ne de radikalizmin karanlığına esir. Atatürk'ün bize gösterdiği yol da budur: Akıl ile inancı, bilimle geleneği birlikte yaşatmak.
Toz Duman Dinene Kadar
Şimdi zaman, acele etme zamanı değil. Büyük değişimler ani hamlelerle değil, sabırla, akılla, vakit gelene dek hazırlıkla olur. Çünkü “zaman” sadece saatle ölçülmez. Milletin ruhu hazır olmadan atılan her adım, boşa gider.
Birlik... Asıl mesele bu. Türk milliyetçileri bugün, dünü anarak yarını kurmak zorunda. Ayrı düşünceler, farklı yorumlar elbette olacak. Ama unutulmamalı: Bayrak bir, vatan bir, kan bir, kıble bir... Bu topraklar; sadece tarihin değil, imanımızın da vebalini taşıyor.
Şimdi, her Türk milliyetçisinin görevi, kendi etrafını aydınlatmak; kendi planına sadık kalarak, günü geldiğinde milletin yeniden ayağa kalkmasına öncülük etmektir. Birlik, sloganla değil, ortak hedefle olur.
Müslüman Türk, sadece bir etnik kimlik değildir. O, bir inançla bir milletin kalbini harmanlayan yüksek bir bilinçtir. Ezanı duyunca irkilen, şehidi düşününce ağlayan, göğe bakınca hilâli arayan bir ruhun adıdır. Ve bu ruh, Cumhuriyet’in temelini atan Atatürk’ün de ilham aldığı özdür.
Son Söz
Toz duman arasında yolunu kaybeden çok olur. Ama planı olan, pusulası olan ve sadakatle bekleyebilenler… Onlar, güneşi ilk görenlerdir.
Bu yazı bir planı hatırlatmak içindir. Birliğe çağrıdır. Sadece okunsun diye değil, hissedilsin diyedir.
Çünkü biz, bir planı değil; bir inancı taşıyoruz.
Ve bu inanç, yeniden dirilen bir milletin, geleceğe yürüyen ayak sesidir.
Ve unutmayalım:
Sabredenler sadece zamanı beklemez, zamanı inşa eder. Planına sadık kalanlar, milletine sadık kalır.
Kimlik, inanç ve sabırla örülmüş bir geleceğe inançla...