Türk Milliyetçileri Artık ‘Biz’ Demeli: İktidar İçin Tarihi Fırsat Kapıda

Tarihin dönüm noktaların birinde duruyoruz. Türk milliyetçileri için bu sadece bir siyasi süreç değil, aynı zamanda bir kader anıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, Türk milletinin varlığı ve Türk dünyasının geleceği adına artık "ben" değil, "biz" deme zamanı çoktan gelmiştir, hatta geçmektedir.

Son yıllarda Türk milliyetçiliği fikri, partiler arası geçişler, ayrılıklar, kırılmalar ve dar pencereler yüzünden zayıflamış görünse de, milletin bağrında hâlâ dimdik ayaktadır. Ancak artık dağınıklık değil, toparlanma vaktidir. Artık bir araya gelmek, ortak akılla hareket etmek ve siyasi polemiklerle birbirimizi tüketmek yerine, omuz omuza vererek iktidar yoluna yürümek zorundayız.

Kırılmak Değil, Kenetlenmek Zamanı

Üzülerek görüyoruz ki, kimi zaman farklı siyasi çatıların altında Türk milliyetçiliğini temsil ettiğini iddia eden bazı çevreler, diğer milliyetçi yapıların en küçük açığını dahi büyüterek kamuoyuna servis ediyor. Siyasi rekabetin doğasında elbette farklılıklar olabilir; ancak bu farklılıklar düşmanlık seviyesine çıkarsa, kaybeden sadece kişi ya da grup değil, bütün bir millet olur.

Bu tarz saldırgan tutumlar; kişisel ikbal, koltuk savaşı, güç gösterisinden başka bir şey değildir. Oysa siyaset, barut kokan bir arena değil, millete hizmet yarışıdır. Türk milliyetçileri artık "rol kapma" yarışını değil, millete hizmet etme yarışını esas almalıdır.

Voltran Etkisiyle Birlik ve Diriliş Mümkün

“Bu birliktelik olur mu?” diye soranlara cevabımız net: Olur efendim! Hem de bal gibi olur. Hatta bu öyle bir birlik olur ki; Türk milletinin tarihinde yeni bir sayfa açar. Tıpkı Voltran gibi, bir araya geldiğimizde ortaya çıkacak güç, sadece Türkiye için değil, bütün Türk dünyası için bir umut ışığı olacaktır.

Yeter ki birbirimizi itmeyelim. Trollerle birbirimize saldırmak yerine, meşveret çadırlarını kuralım. Metehan’ın çadırlarında olduğu gibi, günlerce konuşalım, tartışalım, ama kırılmadan, dökülmeden, yürekleri birleştirerek bunu yapalım. Artık haklı-haksız tartışmalarını, dün ne oldu hesaplaşmalarını geride bırakma zamanıdır. Çünkü önümüzde tarihî bir fırsat ve tarihî bir sorumluluk vardır.

Tehlikenin Farkında Mıyız?

Türk milliyetçileri olarak bir gerçeği daha görmemiz gerekiyor: Türklük tehlikededir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerleri, cumhuriyetin kazanımları, ortak inançlarımız, toplumsal birliğimiz –hepsi ama hepsi– büyük bir sınavdan geçmektedir. Bu sınavdan geçmek için dağınık yapılarla değil, birleşmiş, güçlü, kararlı bir milli duruşla yürümek mecburiyetindeyiz.

Türkiye'nin İttifakı’ndan Önce Türk Milliyetçileri İttifakı

Herkesin dilinde bir “Türkiye'nin İttifakı” var. Ne güzel! Ama bu ittifak, Türk milliyetçilerinin kendi iç ittifakını kuramadan mümkün değildir. Çünkü Türkiye’nin ruhu Türk milliyetçiliğiyle taşınır. Atatürk ile barışık, cumhuriyetin değerlerini benimseyen, milletin inancına saygılı, ezanla, bayrakla, Kur’an’la barışık, demokratik, hukukun üstünlüğüne inanan bir kadro, bu milletin özlemini çektiği yapıdır.

Bu kadro, siyasi ahlaka bağlı, kişisel ikbalin değil toplumsal istikbalin peşinde olan kadrolar olmalıdır.

Ya Hep Birlikte Ya Hiç Biri

Türk milliyetçileri, birbirinden rol çalmaya çalışan değil, rol paylaşan olmalıdır. Kendi ışığından emin olan başkasının ışığından korkmaz bilakis o ışıktanda faydalanarak yolunu daha da aydınlatır. Tabanına "biz olmalıyız" derken, perde arkasında “ben olayım” planları yapanlar, davaya zarar vermektedir.

Artık ya bu birliği kuracağız ya da bu birliğe direnenleri, Türk milletinin vicdanına havale ederek yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bu dava, kişi merkezli değil, millet merkezlidir.

Yeni Bir Diriliş Mümkün

Bozkurtların yeniden dirilmesi, bu milletin yeniden dirilmesidir. Türk milliyetçileri kendi arasında birlik kurduğunda, sadece iktidar için değil, milletin huzuru, adaleti, kalkınması ve geleceği için büyük bir adım atılmış olacaktır.

Artık hiçbirimiz başkalarının ne dediğine değil, milletin neye ihtiyacı olduğuna odaklanmalıyız. Türk milliyetçileri, yeniden Türk merkezli siyaseti kurduğunda; mezhep, meşrep ayrımı olmadan, herkesin kucaklandığı büyük bir halk hareketini oluşturacaktır.

Cumhuriyetin değerlerine bağlı, Atatürkçü, inançlara saygılı, güçlü bir demokrasi, adaletin, liyakatın esas alındığı, insan haklarına ve inançlara saygılı, hukuk devleti ideallerine gönülden bağlı bir Türk milliyetçisi iktidar sadece Türkiye 'ye değil, tüm Türk dünyasına ve mazlum milletlere umut olacaktır.

Ne mutlu Türk’üm diyene!