Türkiye ve Japonya: Geçmişten Geleceğe Uzanan Dostluk, Enerjiyle Güçleniyor

KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN

Bazı dostluklar vardır ki mesafe tanımaz, kültür farkı tanımaz, zamanla eskimez. Türkiye ile Japonya arasındaki dostluk da tam olarak böyle bir bağdır. Yüzyılı aşan bu karşılıklı saygı ve anlayış temelli ilişki, yalnızca tarihi olaylarla değil; ortak insani değerlerle örülmüş, samimi bir kardeşliktir.

Bu kadim dostluk, artık sadece duygusal bir miras olarak değil, aynı zamanda stratejik bir iş birliği zeminine dönüşmek üzere. Özellikle enerji alanında iki ülke arasında geliştirilecek projeler, sadece karşılıklı fayda sağlamayacak; aynı zamanda Asya ile Avrupa arasında uzanan barışçıl ve sürdürülebilir bir kalkınma köprüsünü de güçlendirecektir.

Tarihten Gelen Güçlü Bir Bağ: Ertuğrul Fırkateyni ve Ötesi

1889 yılında Japonya’ya dostluk ziyareti için gönderilen Ertuğrul Fırkateyni'nin dönüş yolunda yaşadığı trajik kazada hayatını kaybeden Türk denizciler için Japon halkının gösterdiği saygı ve yardımseverlik, iki milletin hafızasında silinmez bir iz bıraktı. Bu olay, sadece bir trajedi değil; aynı zamanda eşi benzeri görülmemiş bir dostluk öyküsüdür.

Japon halkı, o dönemde Türk denizciler için yardım kampanyaları düzenledi, yaralıları tedavi etti, kayıpları onurlandırdı. Türkiye ise bu vefayı hiçbir zaman unutmadı. O günden bugüne, iki ülke arasındaki ilişkiler hep karşılıklı sevgi, empati ve güven üzerine kuruldu.

Bugün artık bu dostluğu daha somut iş birliklerine dönüştürme zamanı.

Enerji Alanında Ortak Zemin: Sürdürülebilirlik, Teknoloji ve Barışçıl Kalkınma

Enerji, 21. yüzyılın stratejik belirleyicilerinden biri. Türkiye gibi hızla büyüyen ve enerjiye olan ihtiyacı artan bir ülke ile Japonya gibi ileri teknolojiye sahip, enerji verimliliği ve nükleer güvenlikte dünya çapında uzmanlaşmış bir ülkenin iş birliği potansiyeli oldukça yüksek.

İşte bu noktada birkaç başlık ön plana çıkıyor:

Sinop Nükleer Güç Santrali projesi kapsamında daha önce Japonya ile atılan adımlar, stratejik öneme sahipti. Bu tür projeler, şeffaflık, güvenlik ve çevre hassasiyetleri gözetilerek yeniden gündeme alınabilir. Japonya’nın yüksek güvenlik standartları, Türkiye’nin enerji çeşitliliği hedefleriyle uyumlu şekilde ilerleyebilir.

Japonya, özellikle güneş paneli teknolojisi, rüzgâr türbinleri, hidrojen enerjisi gibi alanlarda dünya çapında ciddi bir deneyime sahip. Türkiye'nin yenilenebilir enerji yatırımlarına hız verdiği bu dönemde, Japon teknoloji firmaları ile ortak Ar-Ge merkezleri kurulabilir, üretim tesisleri için sanayi bölgelerinde teşvikler sağlanabilir.

Japonya'nın “akıllı şehir” konseptleri, enerji verimliliği, altyapı yönetimi ve afet hazırlığı gibi alanlarda örnek niteliğindedir. Türkiye’de özellikle deprem riski taşıyan bölgelerde Japon mühendisliğiyle entegre akıllı yerleşim projeleri hayata geçirilebilir.

Enerji politikaları sadece yatırım değil, aynı zamanda insan kaynağı meselesidir. Türkiye’deki üniversiteler ile Japon üniversiteleri arasında enerji mühendisliği, çevre bilimleri ve sürdürülebilir teknolojiler alanında öğrenci değişim programları oluşturulabilir. Ortak diplomalı eğitim programları, gelecekteki iş birliklerinin temelini atar.

İki ülke arasında düzenli aralıklarla yapılacak bir “Türk-Japon Enerji Forumu”, kamu ve özel sektör temsilcilerini bir araya getirecek bir diyalog platformu oluşturabilir. Bu forumda enerji stratejileri, teknoloji paylaşımı, yeşil mutabakat ve finansman modelleri gibi konular gündeme alınabilir.

İş Birliğinin Ruhu: Saygı, Samimiyet ve Ortak Gelecek

Türkiye'nin Japonya ile enerji alanında kuracağı ortaklık, sadece ekonomik değil, kültürel ve stratejik bir yatırım anlamına da gelir. Çünkü iki ülkenin de tarihi, felaketler karşısında dayanıklılığıyla, teknolojideki azmiyle ve kültürel zarafetiyle tanımlanır.

Bu iş birliği, aynı zamanda dünyaya verilecek barışçıl bir mesajdır: Farklı kıtalarda doğmuş iki ülke, ortak değerlerde birleşerek, enerjiyi rekabet değil iş birliği zemini olarak kullanabilir.

Geçmişin Dostluğu, Geleceğin Gücüne Dönüşmeli

Ertuğrul Fırkateyni’nin hatırası hâlâ kalplerde yaşıyor. Bu tarihi bağ, artık yeni nesiller için ekonomik, teknolojik ve kültürel ortaklıklara dönüşmeli. Japonya’nın istikrarı, teknolojisi ve çevre bilinci; Türkiye’nin genç nüfusu, jeopolitik konumu ve büyüme potansiyeliyle birleştiğinde ortaya çıkacak sinerji, sadece iki ülkeye değil, bölgesel barışa da katkı sunacaktır.

Şimdi bu dostluk, ortak projelerle, ortak hedeflerle ve ortak hayallerle taçlandırılmalı. Çünkü Türkiye ile Japonya’nın dostluğu, geçmişe değil, geleceğe aittir.

Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans Analizleri

*Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.*