Üçüncü Dünya Savaşı Kapıda mı? Sessiz Fırtınanın Ayak Sesleri

Dünya tarihinin iki büyük savaşı, insanlığın hafızasında silinmez izler bıraktı. Ancak o savaşlar, en azından bir başlangıç ve bitiş çizgisine sahipti. Bugün ise belirsizliğin gölgesinde, adı konmamış ama etkisi hissedilen yeni bir savaş türüyle karşı karşıyayız: Dağınık cephelerde yürütülen, çok kutuplu, hibrit bir küresel çatışma süreci. Peki sormamız gereken o soru: Üçüncü Dünya Savaşı çıkar mı?

KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN

Dürüst olalım: Belki “bir sabah saat 05:00'te sirenler çalarak başlayan klasik bir savaş” olmayacak. Ama dünya, adım adım, adeta kontrollü bir kaosa doğru sürükleniyor. İşaretler her yerde.

Savaşın Yeni Yüzü: Siperler Yerine Sunucular, Tanklar Yerine Troller

Bugünün savaşları artık cephede değil. Siber saldırılarla ekonomiler çökertiliyor, sosyal medya üzerinden toplumlar kutuplaştırılıyor, yapay zekâ destekli teknolojilerle algı operasyonları düzenleniyor.

Rusya - Ukrayna Savaşı, Batı ile Doğu arasındaki buz gibi gerilimin görünen yüzü oldu. Çin’in Tayvan üzerindeki iddiaları, Pasifik’te yeni bir sıcak çatışma riski yaratıyor. İran ve İsrail hattındaki gerilim, Ortadoğu’yu barut fıçısına çeviriyor. Amerika ise adeta her krizin göbeğinde…

Dünyada şu an eş zamanlı olarak yürüyen onlarca vekalet savaşı var. Ve hepsinin arkasında, süper güçlerin sessiz rekabeti yatıyor.

Belirtiler Mi? Fazlasıyla Var

Bugün, Üçüncü Dünya Savaşı’nın olası belirtilerini göz ardı etmek, en hafif tabirle safdillik olur. Bakın etrafınıza:

Küresel silahlanma yarışında tarihi rekorlar kırılıyor. ABD, Çin, Rusya başta olmak üzere savunma bütçeleri son 30 yılın zirvesinde.

Enerji ve gıda tedarik zincirleri saldırı altında. Limanlar, petrol rafinerileri ve kritik altyapılar defalarca hedef alındı. Kimse tesadüf demesin.

Uluslararası diplomasi iflasın eşiğinde. BM, artık bir çözüm merci değil; sadece durumu seyreden bir gözlemci.

Küresel ekonomik sistem sarsılıyor. Doların hegemonyasına karşı doğuda yeni ticaret blokları kuruluyor. Bu da sıcak çatışmalar kadar ekonomik savaşların da kızıştığını gösteriyor.

Ve en tehlikelisi: İnsanlık, barışa olan inancını yitiriyor. Zihinler savaşa alıştırılıyor, ekranlar sürekli kriz pompalıyor. Korku normalleşti.

Üçüncü Savaşın Tanımı: Fizikselden Çok Psikolojik

Evet, Üçüncü Dünya Savaşı çıkabilir. Ama bu savaş, topyekûn bir nükleer yıkımdan çok, zihinsel, ekonomik ve teknolojik alanlarda sürdürülen çok cepheli bir savaş olacak. Ülkeler değil, sistemler çarpışacak. Tanklar değil, veriler silah olacak. Ve cephe hattı artık bir sınır değil; herkesin cebindeki telefonda, evindeki internette, ruhundaki korkuda gizli olacak.

Umutsuzluk mu? Hayır. Ama Uyanış Şart.

Tarihi yazanlar, sadece savaşanlar değildir. Barışı ayakta tutmak için mücadele edenler de tarihin gizli kahramanlarıdır. Dünya, hâlâ uçuruma tamamen yuvarlanmadı. Ama kenarında durduğumuzu bilmek zorundayız.

Diplomasi yeniden güçlendirilmeli.

Küresel adalet ve eşitlik söylemde değil, eylemde gösterilmeli.

Ülkeler arası rekabet değil, birlikte yaşama iradesi teşvik edilmeli.

En önemlisi, birey olarak bizler de bu psikolojik savaşın parçası olmamayı seçmeliyiz.

Savaşın Fitili İnsanların Elinde, Aynı Şekilde Barışın da

Bugün barış, bir ideal değil; zorunluluk. Çünkü çıkabilecek bir Üçüncü Dünya Savaşı, kazananı olmayan bir yıkım getirecek. Artık mesele, kim haklı kim güçlü değil; kim akıllı ve kim öngörülü.

Belki top seslerini duymuyoruz. Ama savaşın sessizliği, çoğu zaman fırtınanın habercisidir.

Bir savaşın önlenmesi, bir savaşı kazanmaktan çok daha büyük bir zaferdir.

Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans Analizleri