Dijital sanat alanında üretimlerini sürdüren Fatma Nur Akıncı, sanat yolculuğunu ve bu yolculuğun onu dijital sanata nasıl yönlendirdiğini anlattı. Tasarım ve kavram geliştirme süreçlerinin kariyerinde önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Akıncı, dijital sanatın kendisi için neden vazgeçilmez hale geldiğini ve teknolojiyi nasıl üretim süreçlerine entegre ettiğini detaylandırdı.
DİJİTAL SANATA YÖNELMENİN ARKASINDA AKADEMİK VE PROFESYONEL SÜREÇ VAR
Fatma Nur Akıncı, dijital sanata yönelmesinde kariyerinin temeli olan tasarım alanındaki yolculuğunun belirleyici rol oynadığını ifade etti. Kavramlar üzerine düşünmek ve bu kavramları görselleştirmekten büyük keyif aldığını söyleyen Akıncı, profesyonel iş hayatını akademik hayatıyla paralel şekilde yürüttüğünü aktardı. Yüksek lisans sürecinde teorik bilginin yanında pratik uygulaması olan bir tez yazması gerektiğini dile getiren Akıncı, bu araştırma sürecinde Türkiye’de dijital sanatın gelişmekte olan bir alan olduğunu ve özellikle kültürel değerleri geleceğe ulaşmasında etkili olduğunu/olacağını fark ettiğini belirtti. Bu keşfin onu derinden etkilediğini ve 2022 yılından bu yana dijital sanatın kültürel değerleri geleceğe ulaştırma noktasında hayatının en önemli parçalarından biri haline geldiğini vurguladı.
YAPAY ZEKÂ DESTEKLİ ÜRETİM SÜRECİ SANATI ZENGİNLEŞTİRİYOR
Akıncı, üretim sürecinde dijital çizim ve animasyon programlarını yoğun olarak kullandığını söyledi. Bu araçların yanına son dönemde yapay zekâ destekli programları da eklediğini belirten sanatçı, böylece hem standart tasarım becerilerini hem de yeni teknolojilerin sunduğu olanakları bir araya getirerek üretimlerini daha da zenginleştirdiğini ifade etti. Akıncı, teknolojiyi yalnızca bir araç olarak gördüğünü, asıl yaratıcının her zaman insan olduğunun altını çizdi.
DİJİTAL SANAT GELECEĞİN SINIRSIZ ALANI OLARAK TANIMLANIYOR
Dijital sanatı, geleceğin en özgür ve sınırları belirsiz alanlarından biri olarak gördüğünü belirten Akıncı, nereye evrileceğini kestirmenin zor olduğunu ancak bu belirsizliğin onu sanatçılar için sınırsız bir keşif ve ifade alanına dönüştürdüğünü ifade etti. Yapay zekâ, VR/AR ve interaktif deneyimlerin sanatı dijital boyutta çok daha duyusal ve katılımcı hale getirdiğini söyleyen Akıncı, sosyal medya ve dijital platformların sanatçıların üretimlerini geniş kitlelere ulaştırarak sanatın erişimini önemli ölçüde artırdığını vurguladı. Bu süreçte yerel kültürlerin küresel sahnede daha görünür olduğunu ve “sanatı kim üretiyor?” sorusunun giderek daha çok önem kazandığını dile getirdi.
“KADİM GÜZELLİKLER” KOLEKSİYONU VE “SADIK BEY” ESERİ
Fatma Nur Akıncı’nın 8 eserden oluşan “Kadim Güzellikler” koleksiyonu, Türk çini sanatı ve Türk miyolojisinden kadınlarının dijital yorumlarından oluşuyor. Minyatür dijitalleştirmesi olan “Sadık Bey” adlı eser, Ankara’da Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlenen ve küratörlüğünü Leyla Kara’nın yaptığı “Bana Beni Anlat” sergisinde sanatseverlerle buluştu. Akıncı’nın yapay zekâ ve dijital animasyon teknikleriyle ürettiği eser, dünya müziği ve elektronik tınıları bir araya getiren ZISO’nun “Far Taj” adlı müziği eşliğinde sunuldu.
16. YÜZYIL SAFEVÎ MİNİYATÜRÜNÜN DİJİTAL YORUMU
“Sadık Bey” eseri, yaklaşık 1533 tarihli ve Sadıkî Beg Afşar’a (Sadiqi Beg) atfedilen bir minyatürün dijital sanat alanında yeniden yorumlanmış bir uyarlaması olarak öne çıkıyor. Elinde saz benzeri bir çalgı tutan genç figür; çiçek desenli kırmızı entarisi, mavi kollukları ve yeşil çizmeleriyle dönemin saray estetiğini zarif bir biçimde yansıtıyor. Figürün duruşu ve bakışı, esere mistik ve ince bir ifade kazandırıyor.
YENİ SERGİ HAZIRLIĞI: “ESKİZDEN PİKSELE DİJİTAL SANAT”
Fatma Nur Akıncı, “Kadim Güzellikler” koleksiyonunun cumartesi günü İstanbul’da açılacak “Eskizden Piksele Dijital Sanat” sergisinde de yer alacağını açıkladı. Böylece koleksiyonun birden fazla eseri, sanatseverlerle farklı bir sergi kapsamında bir kez daha buluşacak.
KÜLTÜRLERARASI SANATSAL BİR KÖPRÜ
Bu tür tekil figür betimlemeleri, Safevî minyatür sanatında estetik zarafetin, bireysel kimliğin ve saray yaşantısının simgesel bir temsili olarak öne çıkıyor. Sadıkî Beg’in bu tarz çalışmaları, Osmanlı, Safevî ve Babür sarayları arasında dolaşan ortak görsel kültür dilinin önemli örnekleri arasında yer alıyor. Eserin bir Mughal (Babür) koleksiyonunda yer aldığı düşünülüyor; bu da onun Hindistan’a götürülmüş ya da orada kopyalanmış olabileceğine işaret ediyor. Fatma Nur Akıncı, bu tarihi anlatıyı dijital bir bakış açısıyla yeniden üreterek hem geleneği hem de modern teknolojiyi bir araya getiriyor.
Loading...