7 Ekim 2023 sonrası İsrail’in yürüttüğü yoğun gözaltı dalgalarıyla birlikte Filistinli tutukluların sayısı 9 bine ulaştı. Uluslararası insan hakları örgütleri, bu tutuklamaların büyük kısmının keyfi, belgelenmemiş ve siyasi amaçlı olduğunu vurgularken, cezaevlerinde sistematik işkence, uykusuz bırakma, açlık, tıbbi ihmal ve kötü muamele gibi uygulamaların yaygınlaştığına dikkat çekiyor. Son iki yılda en az 75 tutuklu hayatını kaybederken, yüzlerce kişi kalıcı sakatlık yaşadı ya da akıbeti bilinmiyor.
Esir takasları ise çözüm değil, İsrail’in elindeki tutukluları bir pazarlık aracı olarak kullandığı baskı politikalarının parçası haline gelmiş durumda. Bütün bu tablo, uluslararası toplumun sessizliği eşliğinde, İsrail hapishanelerini adeta açık hava işkencehanesine çeviriyor.
İsrail hapishanelerinde binlerce Filistinli tutuklu, hiçbir yargılama süreci olmadan aylarca, hatta yıllarca bu hücrelerde tutuluyor.
Tutuklu aileleri çocuklarının yaşayıp yaşamadığını bile bilemiyor. Ziyaret yasak, haber alma imkânsız.
İsrail cezaevlerinden çıkan yüzlerce Filistinli, sistematik işkenceler nedeniyle kalıcı sakatlıklarla hayatlarına devam ediyor.
Her esir takası, yeniden gözaltı riski taşıyor. İsrail, serbest kalan tutukluları tekrar alıkoyma tehdidiyle sindirme politikası izliyor.
7 Ekim sonrası en az 75 Filistinli tutuklu hayatını kaybetti. Bu ölümler, 1967’den bu yana kayda geçen ölümlerin %40’ını oluşturuyor.
B’Tselem ve PCHR raporları, mahkemeye çıkarılmadan tutulan tutukluların ağır işkencelere maruz kaldığını belgeliyor.
BM ve UCM’nin tepkisizliği, Arap medyasına göre İsrail’e cezasızlık zemini yaratıyor. Bu sessizlik, ikinci bir cezaya dönüşüyor.