Geçtiğimiz günlerde yolum Erzincan’a düştü. Anadolu’nun sakin ama derin hikayeler saklayan bu şehrini gezerken, geçmişle bugünü aynı çatı altında buluşturan Erzincan Müzesi’ni ziyaret ettim. İçeri adım attığım ilk anda yalnızca sergilenen eserlerle değil; kentin hafızasını, yaşanmışlıklarını ve kültürel zenginliğini hissettiren güçlü bir atmosferle karşılaştım.
ERZİNCAN MÜZESİ’NİN BÜYÜSÜ
1986 yılında Erzincan depremi sonrası Kültür Bakanlığı tarafından kurulan müze, bugün 75. Yıl Kültür Merkezi’nde ziyaretçilerini ağırlıyor. Erzincan ve çevresinden derlenen arkeolojik ve etnografik eserler, şehrin geçmişine ışık tutuyor.

TAŞTAN TOPRAĞA, BİNLERCE YILLIK İZLER
Müzenin arkeoloji bölümünde Paleolitik Dönem’e uzanan eserlerden Tunç Çağı, Urartu, Pers, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine kadar uzanan yaklaşık 350 parça eser sergileniyor. Pişmiş toprak kaplar, madeni eserler, sikkeler, mermerler ve özellikle Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Mengücekoğulları dönemlerine ait koyun ve koç heykelleri dikkat çekiyor.
Her vitrin Erzincan’ın sadece bir şehir değil; farklı medeniyetlerin buluşma noktası olduğunu fısıldıyor.

Etnografya bölümünde ise Erzincan’ın gündelik yaşamına tanıklık ediyorsunuz. Yöresel giysiler, halı ve kilim örnekleri, kesici ve ateşli silahlar; geçmişte bu topraklarda yaşayan insanların hayatına dair güçlü ipuçları sunuyor.
Müzenin en çarpıcı bölümlerinden biri, 27 Aralık 1939’da meydana gelen 7,9 büyüklüğündeki Erzincan Depremi’ne ayrılmış özel alan. Yıkılan tarihi yapıların maketleri, dönemin gazeteleri ve arşiv görüntüleri, insanı derin bir sessizliğe sürüklüyor. Bu bölümde tarih sadece anlatılmıyor, hissettiriliyor.
“MÜZENİN DEPREM BÖLÜMÜNDEN ÇOK ETKİLENDİM”

Müze gezim sırasında birkaç ziyaretçiyle sohbet etme fırsatı buldum.
Müzeyi ailesiyle gezen Fulya Özkum duygularını şöyle anlattı:
“Deprem bölümünde çok etkilendim. Sadece okumak değil, görmek insana bambaşka bir farkındalık kazandırıyor.”
Tarih meraklısı olduğunu söyleyen Muhammet Karaca ise arkeoloji bölümüne hayran kaldığını belirtti:
“Koç ve koyun heykelleri gerçekten çok etkileyici. Erzincan’ın bu kadar köklü bir geçmişi olduğunu burada daha net gördüm.”
Üniversite öğrencisi Elif Ceylan Tokgöz de müzenin erişilebilirliğine dikkat çekti:
“Sesli betimleme uygulaması çok değerli. Herkes için düşünülmüş bir müze olması beni mutlu etti.”
ERZİNCAN’IN VAZGEÇİLMEZ DURAĞI

Atatürk Mahallesi’nde yer alan ve ulaşımı oldukça kolay olan Erzincan Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Sanal Müze” sistemine de dahil. Şehre gelen yerli ve yabancı turistler için önemli bir durak olmasının nedeni ise çok net: Erzincan’ın geçmişini bütün yönleriyle anlatmayı başarıyor.
Erzincan’dan ayrılırken aklımda tek bir düşünce kaldı: Şehir yaşadığı tüm acılara rağmen hafızasını korumayı başarmış. Erzincan Müzesi de bunun en güçlü kanıtı.



