Tülay Hatimoğulları, Çand Amed’de düzenlenen Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu 1. Olağan Kongresi'ne katıldı. Kongrede bir konuşma yapan Hatimoğulları, siyasal İslam eleştirisinden demokratik toplum inşasına, anadilinde ibadet hakkından yoksullukla mücadeleye kadar geniş bir yelpazede değerlendirmelerde bulundu. Hatimoğulları konuşmasında ayrıca, Abdullah Öcalan'ın çağrılarına ve Suriye'deki gelişmelere de değindi.
SİYASAL İSLAM ELEŞTİRİSİ VE DEMOKRATİK İSLAM VURGUSU
Hatimoğulları, kongrenin önemine dikkat çekerek başladığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Bu çalışmanın çok tarihi ve önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu Kongresinin başarılı geçmesini diliyorum. Gerçekten canı yürekten bu çalışmayı kutluyorum. Bu, yaşadığımız coğrafyanın ihtiyaç duyduğu bir çalışma. Çünkü erken İslam dönemlerinden sonra sömürgeci güçler ne yazık ki Ortadoğu ve Afrika’da dinleri ve inançları karşı karşıya getirerek, mezhep savaşlarını kışkırtarak kendi sömürge sistemlerini inşa etti. Yüzyıllardır kanımız akıyor bu coğrafyada.
Bölgemizde, özellikle yanı başımızda son yıllarda siyasal İslam’ın yaratmış olduğu negatifliklerle karşı karşıyayız. Bugün IŞİD, El Nusra, El Kaide ve uzantısı olan örgütler, Nijerya’da Boko Haram gibi örgütler siyasal İslam’ın arkasına sığınarak kardeş kanı döküyor. Kadınları, çocukları kaçırıyorlar. Yanı başımızdaki Suriye’de IŞİD’in neler ettiğine hep birlikte tanıklık ettik. İşte bunu ters yüz etmemiz gerekiyor. İslam’ın en önemli değerlerinin içini boşaltan bu örgütlenmelere karşı güçlü bir şekilde demokratik İslam çizgisinde buluşulması çok önemli. İslam’ın kendi değerleriyle demokratik bir zeminde buluşturulması çok önemli. Sizlerin yaptığı bu çalışma sadece Türkiye’nin, Kürdistan coğrafyasının, Mezopotamya’nın değil; bütün İslam coğrafyasının, İslam inancına sahip olan her kesimin yürekten ihtiyaç duyduğu bir çalışmadır. Bu anlamıyla son derece önemlidir."
"AYNI MÜCADELEYİ 21. YÜZYILIN MUAVİYELERİNE KARŞI HEP BİRLİKTE VERMELİYİZ"
Tarihsel referanslarla adalet vurgusu yapan Hatimoğulları, sözlerine şöyle devam etti:
"Hz. Muhammed (SAV) bir hadisi şerifinde şöyle der: “Ben nefsime zulmü haram ettim. Onu sizin aranızda da haram ettim. Birbirinize zulmetmeyin”. Öyleyse bu coğrafyayı zulümden kurtaralım. Ve bakın Muaviye'ye karşı geçmiş dönemde tarihte verilen mücadeleye. Ne yazık ki 21. yüzyılın Muaviyeleri ile karşı karşıyayız. Aynı mücadeleyi 21. yüzyılın Muaviyelerine karşı hep birlikte vermeliyiz. Sayın Abdullah Öcalan'ın yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, bu mantığın ve fikrin buluştuğu çağrının ta kendisidir. Bu coğrafyanın ihtiyaç duyduğu gerçekliğin ta kendisidir. Bizler bu çağrıyla birlikte batılı hak olarak lafz edenlere karşı çok güçlü bir yanıtı hep beraber verebiliriz. Müminin yegane amacı adaleti kendinde başlatmaktır, aynı zamanda kendindeki adaleti bir toplumsal adalete dönüştürmek ve toplumsal adaletin inşacısı olmaktır."
DEMOKRATİK TOPLUM VE SURİYE HALKLARI
Demokratik toplum inşası ve Suriye'deki durum hakkında konuşan Hatimoğulları, şunları kaydetti:
"Sayın Öcalan'ın çağrısından da anlaşılacağı gibi, bizlerin demokratik bir toplumu her alanda inşa etme gibi bir görev ve sorumluluğumuz var. Demokratik İslam çizgisinin inşasını, güçlenmesini ve toplumda zuhur etmesini sağlamak çok kıymetli ve değerli. Bunun bütün kapılarını ardına kadar açmak hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Kürt sorunu bu ülkenin kadim sorunudur, hakiki bir meselesidir. Herkesin yüzleşmesi gereken bir meseledir. Sadece yüzleşmemiz değil çözmemiz gereken bir meseledir. Bu sürecin ikinci aşamasında Sayın Öcalan'ın da ifade ettiği gibi, hukuki adımların, barış ve demokrasi yasalarının yapılması gereken bir süreçten geçiyoruz. Bu konuda hepimize görev ve sorumluluklar düştüğünün farkındayız. Bizler biliyoruz ki bugün Türkiye'de tesis edilecek bir barış aynı zamanda Suriye'deki bütün kardeşlerimizin barışının kapısını açacak, buna destek olacaktır. Bugün ne yazık ki Suriye'de Alevi kardeşlerimiz katlediliyor, Dürzi kardeşlerimiz katlediliyor. Kürt kardeşlerimizin orada ademimerkeziyetçi bir anlayışla, kadın özgürlükçü bir anlayışla, bütün farklı halkların ve inançların ortak yönetim modelini oluşturan bir anlayışla varlık göstermeleri hem Suriye halkları için hem de Ortadoğu halkları için çok büyük bir şanstır. Bu şans çok iyi değerlendirilmeli herkes tarafından."
"ÇEKTİĞİMİZ AÇLIĞI KADERİMİZ OLARAK GÖRMEK İSTEMEYİZ"
Sosyal sorunlara ve yoksulluğa değinen Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı:
"Demokratik İslam çizgisinin bu topraklarda güçlenmesini sağlayarak aynı zamanda bu toprakların kadim sorunlarının çözümüne de ışık tutacağımıza inanıyorum. Kadın cinayeti, kadına yönelik şiddet, çocuğa şiddet ve istismar. Hiçbir din bunları kabul etmez. Uyuşturucu kullanımı, hiçbir din bunu kabul etmez. Açlık ve yoksulluk, hiçbir din bunu kabul etmez. Peygamber Efendimizin en bilinen sözlerinden biri şudur: “Komşusu açken yatan bizden değildir”. Sadece kendi kapı komşunu kastetmez, aynı zamanda bir sistemi kasteder. Bu sistem kesinlikle değişmeli ve Müminler zulme karşı mutlaka direnmeli. Oysa mevcut iktidar yine siyasal İslam'ı kullanarak, “Mümin sabreder” diyor. Bizler çektiğimiz acılara elbette sabrederiz. Ancak çektiğimiz açlığı kaderimiz olarak görmek ve buna karşı sabretmek istemeyiz. Mücadele etmek, örgütlenmek ve bu sistemi kesinlikle değiştirmek isteriz."
"KÜRTLER KAMUSAL ALANDA KÜRTÇE KUR'AN OKUYABİLMELİDİR"
Anadilde ibadet ve cenaze hizmetlerine yönelik engellemelere tepki gösteren Hatimoğulları, şunları söyledi:
"Din bezirganları, din kardeşliğini istismar etmektedir. Din bezirganlığına bu coğrafyada kesinlikle izin vermemeliyiz. Elbette din kardeşliği önemli, aynı zamanda coğrafya kardeşliği de önemlidir. İbn-i Haldun'un söylediği gibi evet coğrafya kaderdir. Kendi coğrafyamızda Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes, Sünni, Alevi, Hıristiyan, Êzidi, hep birlikte barış ve kardeşlik içinde yaşamak gibi bir görev ve sorumluluğumuz var. Bunu tesis etmek durumundayız. Elbette bizler bunun mücadelesini yürütürken şunların altını da özellikle çizmeliyiz. Kürtler anadilinde özgürce ibadet edebilmeli bu topraklarda. Kürtler kamusal alanda Kürtçe Kur'an okuyabilmeli, Kürtçe vaaz verebilmelidir. Ölüye saygı gösterilmelidir bu topraklarda. Ama ne yazık ki mevcut olan siyasal İslam'la bezenmiş bu devlet anlayışı bunu yapmıyor. Cenazelerimizin toprakla buluşmasını engelliyor. İmama, “Sen bunun duasını okuyamazsın, namazını kılamazsın” diyor. Cenaze aracı vermiyor. Cenazelerimize müdahale ediyor. Bu kabul edilemez. Ölüye saygı her şeyden önce gelir. Özellikle İslami değerleri savunanlar ve bu topraklarda yaşayanlar hep şuna inanırız. Bir cenazenin bedeninin toprakla buluşması çok önemli bir şeydir. Bizim o insana karşı yapacağımız en önemli son görevimizdir. Fakat ne yazık ki ölüye de saygı gösterilmiyor. Cenazelere müdahalelerden, taziyelere müdahalelerden vazgeçilmesinin çağrısını yapıyoruz buradan."
HİKMET KIVILCIMLI REFERANSI VE ADALET VURGUSU
Tarihsel bir örnekle konuşmasını sürdüren Hatimoğulları, şu alıntıyı paylaştı:
"Bizler biliyoruz ki gerçek anlamda bir barışı, gerçek anlamda bir adaleti tesis etmenin yolu eşit yurttaşlık hakkının hukuki zemininin oluşmasından geçer. Adil gelir dağılımından geçer. Cinsiyet eşitliğinden geçer. İnsan ve doğa için adaletten geçer. Burada izninizle Türkiye sosyalist hareketinin önemli teorisyenlerinden biri olan Doktor Hikmet Kıvılcımlı'ın 1957'de İstanbul Eyüp Sultan Camii'nde cemaate seslenirken verdiği birkaç mesajı paylaşmak isterim sizinle. “Erken İslam'ın tarihsel rolünü devrimci, komüncü bir çerçevede ele almalıyız. Din tarihte egemen sınıflar ve burjuvazi tarafından, saraylar ve saltanatlar tarafından negatif bir şekilde kullanılmış, yozlaştırılmış, din bezirganları ortaya çıkmıştır. Yoksulluk dini bir emir değildir. Kader değildir. Bunun nedeni adil olmayan sömürgeci kapitalist bir sistemden doğar, sömürgecilikten doğar. Buna karşı birlikte gücümüzü kuşanmamız, örgütlenmemiz ve mücadele etmemiz gerekir. Yepyeni adil bir nizamı hep beraber tesis etmeliyiz”. Çok önemli gerçekten bu ifadeler."
"KÜRT'ÜN ANADİLİ İÇİN VERDİĞİ MÜCADELE HAKTIR"
Hatimoğulları, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Sözlerime son verirken şunu hatırlatmak istiyorum. Tarihte Spartaküsler köleciliğe karşı mücadele etti. Demirci Kawalar zalim Dehaklara karşı. İsalar çarmıha gerildi ama geri adım atmadı. Hüseyinler Kerbela'da direndi. Rosalar, Şirinler, Sakineler, Seveler, Pakizeler erkek devlet ve sermaye sistemine karşı mücadele etti. Rojava'da kadınlar IŞİD'in zulmüne karşı mücadele etti ve bütün dünyaya örnek olan bir direnişi tarihe altın harflerle yazdılar. Selam olsun buradan direnen ve örnek olan bütün Rojavalı kadınlara.
Yine Hazreti Muhammed der ki zulme karşı direnmeyen benim ümmetimden değildir. Zulme karşı direnmek haktır. Adalet talep etmek haktır. Barış talep etmek haktır. Eşitlik, kardeşlik, özgür bir yaşam talep etmek haktır. Doğayı korumak için verilen mücadele haktır. Kürt'ün anadili için verdiği mücadele haktır. Bizlerin hep birlikte barış ve demokratik toplumun inşasındaki mücadelesi haktır. Bizler Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşayanlar olarak barış ve demokrasi yolunda hakikatin meşalesini yeniden yakmak üzere yola koyulduk. Yapacağınız çalışmaların bu meşaleyi daha da büyütmekte ve etrafımızı, bütün toplumu aydınlatmakta başarılı olmasını diliyorum. Kongrenizi bir kez daha tebrik ediyorum."




