Kazakistan, bağımsızlık sonrası tarihinde ilk kez nükleer enerjiye geçiş yapmaya hazırlanıyor. Hükümetin yaptığı açıklamaya göre, ülkenin ilk nükleer enerji santrali için inşaat yetkisi, Rusya’nın devlet enerji şirketi Rosatom’a verildi. Ülken’in doğusunda yer alacak olan santral, Kazakistan’ın uzun vadeli enerji bağımsızlığı ve karbon emisyonlarını azaltma stratejisinde merkezi bir rol oynayacak.

Türkiye İsrail'in saldırısını kınadı
Türkiye İsrail'in saldırısını kınadı
İçeriği Görüntüle

Referandum desteğiyle alınan karar, halktan onay aldı

Rosatom’un tercih edilmesi, Ekim 2023’te düzenlenen ve halkın %71 oranında “evet” oyu verdiği nükleer santral referandumunun ardından resmiyet kazandı. Bu destek, Kazakistan halkının enerji dönüşümüne temkinli ama stratejik yaklaşım sergilediğini gösterdi. Aynı zamanda hükümet, geçmişte yaşanan Semey (Semipalatinsk) nükleer felaketi nedeniyle oluşmuş tarihî travmanın, şeffaflık ve kamuoyu bilgilendirmesiyle aşılabileceğini öngörüyor.

Jeopolitik tercihler: Rusya’ya güven, Çin’le denge

Rosatom’un seçilmesi, yalnızca teknik kapasite ya da finansal teklifin gücüyle açıklanamaz. Bu karar, Rusya ile Kazakistan arasındaki enerji ortaklığının sürdüğü ve Çin’le olan denge siyasetinin korunduğu bir çerçevede alındı. Öte yandan, Kazak yetkililer, Çin’in devlet enerji şirketi CNNC ile ikinci bir nükleer proje için müzakerelere açık olduklarını belirtti.

Bu ikili yapı, Kazakistan’ın enerji altyapısında çok yönlü bir dış politika izlediğine işaret ediyor. Hem Moskova hem Pekin ile ortaklıklar kurarken, Batılı şirketlerin tekliflerinin tercih edilmemesi ise enerji meselesinde Avrasya eksenli bir stratejinin ağır bastığını ortaya koyuyor.

Kazakistan için stratejik kazanımlar, halk için güvenlik kaygısı

2.4 gigawatt kapasiteye sahip olacak Ülken nükleer santrali, ülkenin elektrik üretiminin yaklaşık %10’unu karşılayacak. Bu, Kazakistan gibi hızla sanayileşen ve artan iç tüketimle karşı karşıya kalan bir ülke için büyük bir adım.

Ancak yerel çevre örgütleri ve bazı sivil toplum temsilcileri, santralin kurulacağı bölgenin ekosistemi ve özellikle Balkaş Gölü’ne su temini açısından riskler taşıdığı uyarısında bulunuyor. Halkın bir bölümü, Sovyetler döneminde yapılan nükleer testlerin mirasını hâlâ taşıdığını ve tam anlamıyla “güvenli bir nükleer gelecek”e ikna olmadığını belirtiyor.

Türk dünyası ve Türkiye için ne anlama geliyor?

Kazakistan’ın nükleer enerjiye geçişi, sadece iç politikaya değil, Türk dünyasında teknolojik iş birliği ve enerji diplomasisinin geleceğine de etki edecek. Türkiye, Akkuyu Nükleer Santrali deneyimiyle bu tür projelerde teknik ve diplomatik bilgi birikimine sahip tek Türk devleti olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, ilerleyen süreçte Ankara’nın Astana ile mühendislik, eğitim ve güvenlik protokolleri üzerinden ortak çalışmalar yürütmesi muhtemel.

Öte yandan Türk Devletleri Teşkilatı kapsamında, Kazakistan’ın bu adımı, enerji bağımsızlığı ve çevreci büyüme hedeflerinin model haline gelmesine de katkı sunabilir.

Rosatom’un Kazakistan’daki ilk nükleer santrali inşa edecek olması, sadece bir müteahhitlik anlaşması değil; 21. yüzyılın enerji, güvenlik ve jeopolitik hesaplaşmasında Avrasya içinden gelen stratejik bir adım. Kazakistan, bu tercihiyle doğu ve batı arasındaki dengenin pasif bir oyuncusu değil, aktif bir mimarı olmak istediğini gösteriyor.