Terör örgütü PKK’nın fesih kararının ardından silah bırakma süreci netleşti. Birleşmiş Milletler gözetiminde Duhok, Erbil ve Süleymaniye’de silahlar teslim edilecek. Sürecin detayları ve siyasi arka planı haberimizde.
Tarihi Kararın Ardından Gözler Silah Teslim Sürecinde
PKK'nın 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde gerçekleştirdiği 12. Kongre sonrası kendini feshettiğini ve silahlı mücadeleye son verdiğini açıklamasının ardından, örgütün silahları nasıl ve nerede teslim edeceği belli oldu. Açıklamaya göre teslim süreci, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde, Irak’ın kuzeyindeki üç farklı noktada yürütülecek.
3 Farklı Vilayette Teslim Noktası Belirlendi
Örgüte yakın kaynaklara dayandırılan bilgiye göre, silah bırakma işlemi üç aşamalı olarak planlandı. Teslimat, Duhok vilayetindeki Amediye, Erbil’in Binar ve Köysancak bölgeleri ile Süleymaniye’deki Seyid Sadık’ta gerçekleşecek. Bu bölgeler, PKK’nın uzun süredir barınma alanı olarak kullandığı kamplara ev sahipliği yapıyor.
Uluslararası Gözlemciler Süreci Yönetecek
Teslimat sırasında BM tarafından yetkilendirilmiş uluslararası gözlemciler de hazır bulunacak. Sürecin güvenli, şeffaf ve koordineli şekilde yürütülmesi için tarafsız denetim yapılacağı vurgulandı. Aynı zamanda Türkiye, Irak ve IKBY temsilcilerinin de teknik düzeyde süreçlere katılması öngörülüyor.
3500 Kişinin Türkiye’ye Teslimi Gündemde
İlk etapta, örgüt içinde silahlı faaliyetlere katılmamış ve herhangi bir suça karışmamış olduğu değerlendirilen yaklaşık 3.500 kişinin Türkiye’ye dönerek teslim olması bekleniyor. Bu kişiler için ayrı bir hukuki zemin oluşturulacağı, adli sicil incelemesinden geçtikten sonra topluma kazandırma sürecine dahil edilecekleri ifade ediliyor.
PKK’nın Feshi ve TSK’nın Baskısı Etkili Oldu
CNN Türk muhabirlerinin analizine göre, örgütün bu kararı almasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin özellikle Gara bölgesindeki yoğun operasyonlarının ve örgüt yapısını imha etmesinin büyük etkisi var. Ayrıca kongrenin güvenlik nedeniyle iki ayrı noktada yapılmış olması, PKK’nın dağınık ve baskı altındaki yapısını ortaya koyuyor.
Turgut Özal Vurgusu ve Tarihi Süreç
Açıklamalarda dikkat çeken bir başka detay ise eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1990’larda başlattığı siyasi çözüm girişimlerine yapılan referans. Bu gönderme, geçmişte yarım kalan barış arayışlarının bugün siyasi olarak yeniden şekillenmeye başladığını gösteriyor.
Sürecin Siyasi Arka Planı: Erdoğan ve Bahçeli'nin Rolü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Ekim’de yaptığı “iç cephe” vurgusu ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ardından gelen “Terör bitmeli, Öcalan çıksın, bittiğini Meclis’te ilan etsin” açıklaması sürecin fitilini ateşledi. DEM Parti’nin Adalet Bakanlığı’na yaptığı İmralı görüşme başvurusu, 28 Aralık’ta ilk temasla sonuçlandı. Sonrasında İmralı’dan gelen “Silah bırakın” çağrısıyla süreç resmen başlamış oldu.
DEM Parti Heyeti Süreci Yönlendirdi
DEM Parti heyeti; Öcalan’la yapılan görüşmelerin ardından Meclis Başkanı, MHP lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile temas kurdu. Süreç, partiler arası iletişimle yürütüldü. DEM Parti’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile yaptığı temaslar da sahadaki yapının ikna sürecini hızlandırdı.
Erdoğan ve Bahçeli’nin Ortak Vizyonu: “Terörsüz Türkiye”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’nin desteğini “elini değil, tüm vücudunu taşın altına koydu” şeklinde tanımladı. Bu süreçte Cumhur İttifakı’nın bütünleşik siyasi vizyonla hareket ettiği ve hedefin “Terörsüz Türkiye” olduğu vurgulandı.
Sırrı Süreyya Önder’in Ölümü ve Simgesel Anlamı
DEM Parti’nin önemli isimlerinden Sırrı Süreyya Önder’in 3 Mayıs’ta hayatını kaybetmesi, sürecin duygusal boyutunu da derinleştirdi. Erdoğan ve Bahçeli’nin taziye mesajları, siyasi atmosferin yumuşamasında etkili oldu. Bahçeli’nin Meclis’teki anma programına katılması sürecin sembolik önemini artırdı.