İnternet ve dijital platformlar üzerindeki etkileşimler sonucu oluşan dijital ayak izleri, akıllı telefon kullanımı, sosyal medya paylaşımları ve çevrim içi alışveriş alışkanlıklarıyla birlikte genişleyen bir veri havuzu oluşturuyor. Beğenilerden yorumlara, kişisel verilerden anlık konum bilgilerine kadar uzanan bu dijital kayıtlar, güvenlik protokolleri çerçevesinde korunmadığı takdirde çeşitli riskleri beraberinde getiriyor. Kimlik hırsızlığı, siber zorbalık, hedefe yönelik dolandırıcılık ve kurumsal casusluk gibi tehditlere kapı aralayan bu veriler, özellikle siber güvenlik stratejileri kapsamında ele alınıyor. Dijital hizmetlerin yaygınlaşmasıyla birlikte bireylerin arkalarında bıraktığı izlerin hacmi büyürken, bu verilerin kötü niyetli kişilerce ele geçirilmesi durumunda ortaya çıkabilecek senaryolar siber güvenliğin ana gündem maddelerinden birini teşkil ediyor.
SOSYAL MEDYA KULLANIMI DİJİTAL AYAK İZLERİNİ ARTIRIYOR
Kaspersky Global Araştırma ve Analiz Ekibi (GReAT) Uzmanı Fatih Şensoy, sosyal medya kullanımının tüm yaş gruplarında yaygınlaşmasının platformlara duyulan güveni ve geçirilen süreyi artırdığını belirtti. Paylaşılan içeriklerin dijital sosyalleşmenin doğal bir parçası olarak görülmesine rağmen risk barındırdığını ifade eden Şensoy, kullanıcıların restoran, aktivite veya sık gidilen mekan paylaşımlarının kötü niyetli kişilerce takip edilebildiğini aktardı. Fotoğraflardan konum bilgisi elde edilmesi, canlı yayınlardaki ses ve görüntülerin deepfake teknolojisiyle manipüle edilmesi gibi risklerin bulunduğunu anlatan Şensoy, yazılı paylaşımlar üzerinden kişilerin duygusal durum analizlerinin dahi yapılabildiğini kaydetti. Siber suçluların hedefinde kişisel bilgilerin yer aldığını vurgulayan Şensoy; çalışılan kurum, ziyaret edilen lokasyonlar ve kullanılan bankacılık uygulamalarının en çok hedef alınan veriler olduğunu bildirdi.
TÜRKİYE'DE SİBER SUÇ FAALİYETLERİ ARTIŞ GÖSTERİYOR
Şensoy, Türkiye'de teknoloji kullanım oranlarına paralel olarak siber suç faaliyetlerinde artış gözlemlendiğini bildirdi. En sık karşılaşılan saldırı türlerinin bankacılık uygulamalarını hedef alan mobil zararlı yazılımlar, kişisel verilerin kötüye kullanımı ve siber zorbalık olduğunu belirten Şensoy, artan internet kullanıcısı sayısının dijital farkındalığı zorunlu kıldığını ifade etti. Medyada yer alan siber güvenlik olaylarının kullanıcıların dikkat seviyesini artırdığını dile getiren Şensoy, farkındalık çalışmalarının sürdürülmesinin gerekliliğine değindi.
ESKİ HESAPLARIN VE PAYLAŞIMLARIN SİLİNMESİ GEREKİYOR
Ebeveynlerin ve gençlerin geçmiş olayları analiz ederek güncel tehditleri takip etmesinin önemine değinen Şensoy, bireysel risklerin kişisel çabalarla veya profesyonel hizmetlerle azaltılabileceğini kaydetti. En etkili korunma yönteminin potansiyel tehdit oluşturacak izleri bırakmamak olduğunu vurgulayan Şensoy, kullanıcıların kendilerini düzenli olarak arama motorlarında taratması gerektiğini söyledi. Hakkında çıkan bilgilerin kontrol edilmesi, eski hesapların kapatılması ve veri ihlali bildirimlerinin etkinleştirilmesi tavsiyesinde bulunan Şensoy, tarayıcı geçmişi, çerezler ve önbellek temizliğinin de ihmal edilmemesi gerektiğini belirtti. Şensoy ayrıca gizlilik ayarlarının platformlara özel olarak yapılandırılmasının güvenlik açısından fayda sağladığını ekledi.
KURUMLARIN ÇALIŞANLARINA SİBER GÜVENLİK EĞİTİMİ VERMESİ BEKLENİYOR
Dijital ayak izi yönetiminin kurumsal boyutta profesyonel firmalar aracılığıyla yürütüldüğünü belirten Şensoy, çalışanlara yönelik kapsamlı eğitimlerin belirleyici rol oynadığını ifade etti. Gelecekteki siber güvenlik stratejilerinde dijital ayak izi yönetiminin yerini koruyacağını anlatan Şensoy, siber güvenlik zincirinin en zayıf halkasının kullanıcılar olduğunu dile getirdi. Tehditlerin sürekli değişkenlik gösterdiği dijital dünyada kullanıcıların bilinçli önlemler almasının kritik bir ihtiyaç olarak kalmaya devam edeceği bildirildi.
