Viral

TRT dizisindeki Deli Lütfi meğer kimmiş! Gerçek hayatı ve idamı ortaya çıktı

Gerçek tarihte Deli Lütfi kimdir, nereli, ne zaman yaşamıştır, neden öldürülmüştür? İşte hayatı, eserleri ve trajik sonu… Deli Lütfi kimdir, nereli, ne zaman yaşamıştır, ne iş yapmıştır, neden idam edilmiştir, hangi eserleri yazmıştır? Mehmed: Fetihler Sultanı dizisindeki karakterin tarihi karşılığı merak ediliyor! TRT 1 ekranlarında yayınlanan "Mehmed: Fetihler Sultanı" dizisinin yeni sezonuyla birlikte izleyicinin dikkatini çeken “Deli Lütfi” karakteri, tarih meraklılarını ekran başına kilitledi. Sinan Paşa tarafından sırları çözmesi için önerilen bu sıra dışı isim, dizideki yerinin ardından Google’da en çok aratılanlar listesine girdi. Gerçek tarihi kaynaklara bakıldığında bu ismin, 15. yüzyıl Osmanlı âlimi Molla Lutfi (Lutfullah-ı Tokadî) olduğu anlaşılmaktadır. Haberin Burada'nın haberine göre, “Deli Lütfi” ya da bir diğer lakabıyla “Sarı Lütfi”, yalnızca döneminin değil, Osmanlı düşünce tarihinin de en dikkat çekici ve tartışmalı isimlerinden biridir. Bilimsel zekâsı, felsefeye yatkınlığı ve korkusuz eleştiri dili ile sivrilen Molla Lutfi’nin hayatı, büyük başarılarla birlikte, trajik bir sona da ev sahipliği yapmıştır.

Deli Lütfi kimdir, nereli, ne zaman yaşamıştır?

Gerçek adı Lutfullah-ı Tokadî olan Deli Lütfi, 15. yüzyılda Tokat’ta doğmuştur. İlk eğitimini babasından aldıktan sonra İstanbul’a gelerek Sinan Paşa’nın öğrencisi olmuş, burada dönemin meşhur bilim insanlarından Ali Kuşçu’dan da eğitim almıştır. Özellikle mantık, kelam, felsefe ve matematik alanlarında dikkat çekici birikime sahip olan Molla Lutfi, Fatih Sultan Mehmed döneminde sarayda görev yapmış ve padişahın kütüphanesinde “hafız-ı kütüp” (kütüphane sorumlusu) olmuştur. Padişah ile arasında samimi bir ilişki olduğu, zaman zaman onunla şakalaşacak kadar yakınlaştığı tarih kaynaklarında yer almaktadır. Ancak Fatih’in vefatının ardından bu yakınlık yerini yalnızlığa bırakmış, hocası Sinan Paşa’nın sürgününe eşlik eden Molla Lutfi, ardından İstanbul’a dönerek çeşitli medreselerde müderrislik (profesörlük) yapmıştır.

Deli Lütfi neden idam edildi, nasıl öldürüldü?

Molla Lutfi’nin en dikkat çeken özelliği, eleştiri dozunu yüksek tutan, açık sözlü ve sert üslubu olmuştur. Diğer âlimlerin eserlerindeki hataları çekinmeden dile getirmesi, zamanla düşmanlarını çoğaltmasına neden olmuştur. Özellikle namazın özüne dair yaptığı bir konuşmanın çarpıtılması, onun için bir kırılma noktası olmuştur. Lutfi, “Namaz şekilden ziyade huşu ve ihlasla anlam kazanır” mealinde sözler söylese de, düşmanları bunu, “Namaz sadece eğilip doğrulmaktır, faydası yoktur” şeklinde çarpıtarak Sultan II. Bayezid’e taşımıştır. Padişahın emriyle kurulan mahkemede yaklaşık 200 kişi aleyhine şahitlik yapmıştır. Tüm inkârlarına rağmen, o dönem geçerli olan “şehadeti makbul şahitler” kuralı gereği, zındık (dinden çıkan) ve mülhit (sapkın) suçlamalarıyla yargılanmış, 23 Ocak 1495 tarihinde İstanbul’da idam edilmiştir. Kaynaklara göre, infazı sırasında bile “Allah’tan başka ilah yoktur” diyerek kelime-i tevhid getirdiği aktarılır. Dönemin birçok bilim insanı ve tarihçisi onun bir iftira kurbanı olduğunu dile getirmiştir.

Deli Lütfi’nin lakapları neden "Deli" ve "Sarı"?

Molla Lutfi’ye “Deli” lakabı, aslında bugünkü anlamıyla “akılsız” değil; sıra dışı zekâsı, farklı düşünce tarzı ve cesur tavırları nedeniyle verilmiştir. O dönemde marjinal veya mevcut düzene karşı çıkan düşünürlere bu tür lakaplar takılması yaygındı. “Sarı” lakabı ise görünüşüne dair bir fiziksel özellikten kaynaklı olabilir.

Deli Lütfi’nin eserleri nelerdir?

Molla Lutfi, yaşadığı dönemde bilim, felsefe, mantık ve edebiyat alanlarında çok yönlü eserler kaleme almıştır. Bazı çalışmaları günümüze kadar ulaşmış, bazıları ise yalnızca kaynaklarda isim olarak yer almıştır.

İşte Molla Lutfi’ye ait olduğu bilinen veya kendisine nispet edilen eserlerden bazıları:

Hâşiye alâ Hâşiyeti'ş-Şerhi'l-Metâli': Mantık üzerine yazılmıştır. Hâşiye alâ Evâili Şerhi'l-Mevâkıf: Kelam (İslam felsefesi) konularını içerir. Es-Seb'u'ş-Şidâd: Mantık alanında derinlemesine analiz içerir. Harnâme (Uslu Şücâ' Münâzarası): Mizahi üslupta yazılmış bir eserdir. Zübdetü'l-Belâğa: Belagat ilmi (etkili konuşma ve yazma sanatı) üzerine yazılmıştır. Taz'îfü'l-Mezbah: Matematik alanında bir eserdir. Risâle fî Tahkîki Vücûdi'l-Vâcib: Varlık felsefesine dair risale niteliğindedir. el-Ferec Ba'de'ş-Şidde Tercümesi ve bazı hikâye, hadis ve felsefe eserleri de kendisine atfedilen diğer metinlerdendir.