Türk Dili Ailesi Günü, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) açısından sadece sembolik bir tarih değil; ortak dil, alfabe ve kimlik inşasında stratejik bir eşik olarak değerlendiriliyor. Türk dünyasında son yıllarda yaşanan gelişmeler, bu alandaki iş birliğinin somut adımlarla ilerlediğini gösteriyor.
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Genel Sekreter Yardımcısı Ömer Kocaman, Türk Dili Ailesi Günü’nün Türk dünyası açısından stratejik bir anlam taşıdığını belirterek, ortak alfabe ve dil çalışmalarının toplumlar arasındaki ilişkileri daha güçlü ve kalıcı hâle getireceğini söyledi.
Türk dili, alfabe ve terminoloji alanında son yıllarda önemli gelişmeler yaşandığını ifade eden Kocaman, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Türki Cumhuriyetlerle ilişkilerin giderek arttığını vurguladı. Bu gelişmelerin yalnızca siyasi ve ekonomik alanlarla sınırlı kalmadığını belirten Kocaman, dil ve alfabe konularının da uzun süredir gündemde olduğunu dile getirdi.
"34 HARFLİ ORTAK ALFABE KABUL EDİLDİ"
Alfabe çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kocaman, 1926 yılında Bakü’de gerçekleştirilen Dil ve Alfabe Kongresi’ne dikkat çekerek, bu yıl Bakü Türkoloji Zirvesi’nin 100. yılının kutlanacağını hatırlattı. Kocaman, bu süreçte ilk kez ülkelerin dil uzmanları ve resmî dil komisyonları aracılığıyla ortak alfabeyi kabul ettiğini belirterek, 34 harfli ortak alfabenin halklar arasındaki iletişimi güçlendireceğini söyledi.
Dil ve terminoloji konularının da bu çerçevede ele alındığını aktaran Kocaman, 15 Aralık tarihinin UNESCO tarafından Dünya Türk Dili Ailesi Günü olarak ilan edildiğini ve bu günün anlamlı etkinliklerle kutlandığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu kapsamda bir program düzenlediğini belirten Kocaman, alfabe ve dil konularında atılan adımların olumlu yönde ilerlediğini kaydetti.
Diziler ve turizm aracılığıyla da dil alanında yeni gelişmeler yaşandığını dile getiren Kocaman, kültür, sanat ve bilim alanlarında yürütülen çalışmaların toplumların kaynaşmasına katkı sunduğunu söyledi.
"LEHÇELER ZENGİNLİKTİR"
Türk lehçeleri arasındaki farklılıkların ortak bir iletişim dili oluşturma sürecinde bir engel değil, aksine bir zenginlik olduğunu vurgulayan Kocaman, Azerbaycan, Kazak ve diğer Türk lehçelerinde yer alan birçok kelimenin hâlâ canlı biçimde kullanıldığını belirtti. Kaynaşan Türk toplumunun bu dil zenginliğinden faydalanacağını ifade eden Kocaman, ortak bir dile doğru ilerlerken bu çeşitliliğin değerlendirileceğini ve yeni neslin bu süreci daha iyi kavradığını söyledi.
"ÖNCELİK ORTAK TERMİNOLOJİ ÇALIŞMALARI"
Türk Devletleri Teşkilatı’nın esasen siyasi ve ekonomik bir iş birliği teşkilatı olduğuna dikkat çeken Kocaman, bunun yanında TÜRKSOY, Türk Akademisi ve Türk tarihi alanında çalışmalar yürüten kurumların da önemli roller üstlendiğini belirtti. Aksakallar Konseyi ve Sayın Binali Yıldırım’ın idaresinde kurulan Dil Komisyonu’nun önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini aktaran Kocaman, önümüzdeki dönemde özellikle ortak terminoloji çalışmalarına ağırlık verileceğini ifade etti.
Kocaman, kültürel ve sanatsal etkinliklerin artırılması ve turizm yoluyla birbirini ziyaret eden bir Türk dünyası oluşturulmasının da öncelikler arasında yer aldığını söyledi.
AKADEMİ VE SİVİL TOPLUMUN BU KONUDA ROLÜ NE?
Dil çalışmalarında üniversitelerin ve akademinin yapıcı bir rol üstlendiğini belirten Kocaman, 1990’lı yıllarda Marmara Üniversitesi’nin Türkoloji alanında yaptığı çalışmaların bugüne önemli bir zemin hazırladığını kaydetti. Ortak coğrafya ve ortak Türk edebiyatı gibi başlıkların bu sürece katkı sunduğunu ifade eden Kocaman, sivil toplum kuruluşlarının da öncü bir rol oynadığını söyledi.
Türk dünyasında kültür ve sanat alanında yapılması gereken çok şey olduğunu vurgulayan Kocaman, sivil toplumdan, akademiden ve diğer aktörlerden Türk dünyasını daha zengin hâle getirecek vizyon, program ve projeler beklediklerini dile getirdi.
“TÜRK KİMLİĞİ ÜST BİR KİMLİK OLARAK BENİMSENİYOR”
Türk dünyasının çok zengin bir tarihi ve geçmişi olduğuna dikkat çeken Kocaman, tarihte ilk kez Türk devletlerinin Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında bir araya geldiğini belirtti. Teşkilatın ilk adının “Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi” olduğunu hatırlatan Kocaman, bu ismin zamanla yerini “Türk Devletleri Teşkilatı”na bırakmasının önemli bir zihniyet değişimini yansıttığını söyledi.
Kocaman, devletlerin kendilerini üst bir kimlik olarak Türk kimliği içinde tanımladığını belirterek, Kafkaslar’dan Anadolu’ya, Türkistan’dan Balkanlar’a uzanan geniş bir Türk dünyası gerçeğiyle karşı karşıya olunduğunu ifade etti. Ekonomiden turizme, sağlıktan eğitime, gençlikten kültüre kadar 55 alanda program ve projelerin yürütüldüğünü aktardı.
TDT+ VE KÜRESEL AÇILIM VURGUSU
Gebele Zirvesi’nde kabul edilen TDT+ ve Türk Dünyası vizyonuna da değinen Kocaman, Teşkilatın bugüne kadar daha çok içe dönük bir çalışma yürüttüğünü, ancak artık uluslararası alanda daha görünür bir yapıya kavuştuğunu söyledi. Ekonomi, ulaştırma, turizm, medya, gençlik ve spor gibi birçok alanda iş birlikleri tesis edildiğini belirten Kocaman, yaklaşık her 15–20 günde bir sektörel bakanlar toplantısı yapıldığını ifade etti.
Ortak dış politika çerçevesinde bölgesel ve küresel sorunlara yönelik ortak tutumlar geliştirilmeye çalışıldığını dile getiren Kocaman, Türk dünyasını enerjinin merkezlerinden biri hâline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. İlerleyen dönemde Afrika Birliği gibi örgütler ve Moğolistan gibi ülkelerle yeni iş birliklerinin gündeme gelebileceğini belirten Kocaman, uluslararası çok kutuplu sistemde Türk dünyasını önemli aktörlerden biri hâline getirmeyi amaçladıklarını kaydetti.