Buzullar, yalnızca kutuplara özgü doğal yapılar değil. Türkiye’de de sınırlı sayıda buzul bulunuyor ve bu doğal varlıklar, hem iklim tarihi açısından hem de ekosistemlerin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip. Ancak bu buzullar, son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle hızla eriyor. Uzmanlara göre, Türkiye’deki buzulların geleceği ciddi risk altında.
TÜRKİYE’DEKİ BUZULLAR HANGİ DAĞLARDA BULUNUYOR?
Türkiye’de buzul oluşumları özellikle yüksek dağlarda görülüyor. Ağrı, Cilo, Suphan Dağı gibi bölgelerde buzulların varlığı Türkiye'nin ekolojik sistem için ne kadar büyük önem arz ettiğini de gözler önüne seriyor. Bu buzullar, genellikle 3000 metrenin üzerindeki rakımlarda oluşuyor. Ağrı Dağı'nın zirvesinde Türkiye'nin en büyük dağ buzulu yer alırken, Hakkari'deki Cilo Dağları ise ülkenin en güneydeki buzul sistemine ev sahipliği yapıyor.
Kaçkar Dağları’nda daha küçük çaplı sirk buzulları bulunuyor. Bu buzullar, çoğunlukla kar ve yağmur suyuyla besleniyor ve yaz aylarında buharlaşarak yok olma eğilimi gösteriyor. Suphan ve Erciyes'in zirvelerinde yer alan buzullar da maalesef son zamanlarda büyük kayıplar yaşadı.
TÜRKİYE'DEKİ BUZULLAR KÜRESEL ISINMADAN NASIL ETKİLENİYOR?
Küresel sıcaklık artışı, Türkiye buzullarını doğrudan etkiliyor. Türkiye’deki buzullar, küresel ortalama sıcaklık artışının etkilerini son 50 yılda doğrudan hissetti. Yapılan ölçümler, buzulların alanlarında yüzde 40’a varan küçülmeler yaşandığını ortaya koyuyor. Özellikle 2000’li yıllardan sonra artan sıcaklık dalgaları ve kar yağışındaki azalma, buzulların erime hızını ciddi biçimde artırdı.
40 yıla yakın bir zamandır Ağrı Dağı zirvesindeki buzul ise yüzde 50 oranında erime yaşadı. Cilo buzulları ise geçmişte ondan fazla vadiyi kaplarken, günümüzde yalnızca birkaç dar alanda kalabildi. Gözlemler, bazı sirk buzullarının tamamen yok olduğunu da gösteriyor.
Eğer küresel ısınma bu hızla devam ederse, Türkiye’deki mevcut buzulların büyük bölümünün 2100 yılına kadar tamamen yok olabilir.
TÜRKİYE’DE BUZUL OLUŞUMU NE ZAMAN BAŞLADI?
Türkiye’de buzul oluşumu binlerce yıl öncesine dayanıyor. Türkiye’deki buzulların tarihi, son buzul çağına, yani yaklaşık 20 bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Bu dönemde Anadolu'nun yüksek dağları, kar kalınlığı ve düşük sıcaklıkların etkisiyle buzul oluşumuna elverişli hale geldi.
Jeolojik araştırmalar, özellikle Doğu Anadolu’da bu dönemde geniş alanlara yayılmış kalın buz tabakalarının bulunduğunu ortaya koyuyor. Bu buzul alanları zamanla daraldı, ancak bazı zirvelerde günümüze kadar ulaşabildiler.
Rezidüel buzul olarak adlandırılan bu tür buzullar günümüzdeki son buzul parçalarına verilen isim. Bunlar hem iklim tarihi hem de paleocoğrafya açısından Türkiye için nadide doğal arşivler niteliği taşır.
BUZULLAR KORUNABİLİR Mİ?
Buzulların korunması iklim politikalarıyla doğrudan ilişkili. Ekolojik dengeyi bozan insanoğlu korunması en zor varlık olan buzulları da tahmin edilebileceği gibi koruyamıyor. Çünkü buzul erimesi, yalnızca yerel müdahalelerle değil, küresel düzeyde alınacak iklim önlemleriyle yavaşlatılabilir.
Türkiye’de buzulların bulunduğu dağlar, bazı bölgelerde milli park statüsünde olsa da, koruma uygulamaları çoğunlukla yetersiz kalıyor. Ayrıca kaçak tırmanışlar, madencilik faaliyetleri ve doğaya zarar veren insan hareketliliği de buzulların bulunduğu alanları tehdit ediyor.
Bununla birlikte, buzul alanlarının izlenmesi, bilimsel araştırmalarla belgelenmesi ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik ulusal stratejilerin geliştirilmesi, kalan buzulların ömrünü uzatabilir. Yerel halkın bilinçlendirilmesi ve ekoturizm faaliyetlerinin sürdürülebilir şekilde planlanması da buzul alanlarının korunmasına katkı sağlayabilir.
BUZULLARIN YOK OLMASI NE ANLAMA GELİYOR?
Buzulların erimesi su kaynaklarını ve doğal döngüleri tehdit ediyor. Türkiye’deki buzullar, sadece doğal güzellikler değil; aynı zamanda önemli su kaynaklarının da başlangıç noktalarıdır. Bu buzulların erimesi, doğrudan nehirlerin debisini ve tarımsal sulama olanaklarını etkileyebilir.
Güney Doğu ve Doğu Anadolu bölgelerimizdeki akarsuların birçoğu buzul erimeleri sonrası oluşan coğrafi kaynaklardır. Bu kaynakların kuruması, bölgede kuraklık riskini artırabilir. Ayrıca, buzulların ortadan kalkması, dağ ekosistemlerinin ve biyolojik çeşitliliğin de zarar görmesine yol açacaktır.
Türkiye’nin buzullarını yalnızca bir doğa olayı olarak değil, su güvenliği ve iklim direnci açısından da değerlendirmesi gerekiyor.