Bir sosyal medya kullanıcısının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra AK Parti Genel Başkanlığına Bilal Erdoğan’ın gelebileceğine dair paylaşımı üzerine Bellona CEO’su Alpaslan Baki Ertekin, X hesabından uzun bir metin paylaştı. Ertekin açıklamasında, holding yönetimleriyle siyasi liderlik yapıları arasında benzetmeler yaparak tartışmaya yanıt verdi.
SOSYAL MEDYADA BAŞLAYAN TARTIŞMAYA YANIT VERDİ
Ertekin, paylaşımının başında “Türkiye'de, bir holdingin kurucusu olan sermaye sahibinin yönetim bayrağını kendi çocuğuna devretmesi, toplumsal ve ekonomik düzlemde büyük ölçüde doğal karşılanan bir durumdur. Bu, sadece bir malvarlığı devri değil; aynı zamanda bir vizyonun, iş kültürünün ve yıllar içinde biriktirilmiş rekabet avantajının aile içinde kalmasının teminatı olarak görülür.” ifadelerine yer verdi.
Süreçlerin aile içi devrin doğal kabul edildiği bir yapıyı işaret ettiğini belirten Ertekin, “Holding patronu, kendi entelektüel ve ticari birikimiyle yarattığı bu ekonomik yapının, profesyonel bir yöneticiden ziyade, kendi kanından gelen ve bu vizyonu özümsemiş bir varis tarafından sürdürülmesini isteme hakkına sahiptir. Zira bu yapı, sonuçta onun özel sermayesi ve emeğiyle vücut bulmuştur.” sözlerini aktardı.

SİYASİ YAPI VE HOLDİNG YÖNETİMİ ARASINDA PARALELLİK KURDU
Ertekin, değerlendirmesinin devamında siyasi yapı ile holding yönetimi arasında paralellik kurarak “Bu bağlamda, siyaset sahnesindeki büyük bir liderin durumunu ele almak, şaşırtıcı ama yerinde paralellikler sunar. AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan örneği, kurumsallaşmış bir yapıdan çok, liderin karizması, siyasi dehası ve tarihsel momentumu en iyi şekilde kullanma yeteneği üzerine inşa edilmiş bir başarı öyküsüdür.” dedi.
Partinin liderlik etkisiyle şekillendiğini ifade eden Ertekin, “Partinin, bir fikir kulübünün veya kurumsal bir hiyerarşinin ürünü olmaktan ziyade, bizzat liderin siyasi birikimi, entelektüel derinliği ve stratejik hamleleriyle iktidara taşındığı yaygın bir kabuldür.” sözlerini paylaştı.
"BİLAL ERDOĞAN AK PARTİ'NİN BAŞINA GEÇMELİDİR"
Ertekin, lider merkezli yapıların kurumsallaşma süreçlerinin farklı işlediğini belirterek “AK Parti, bu siyasi sermayenin en somut örneğidir. Liderin emeği, çabası ve risk alma kapasitesi, partiyi iktidarda tutan ana enerjidir. Dolayısıyla, bu denli kişisel bir çabayla inşa edilmiş bir siyasi yapının, liderin çekilmesiyle birlikte dağılma riskini taşıması ve bir ‘kurumsallaşma’ eksikliği olarak eleştirilmesi, aslında bu yapının benzersizliğinin bir göstergesidir.” ifadelerini kullandı.
Ertekin, aile şirketleri ile siyasi partiler arasındaki algı farkına dikkat çekerek “Ben AK Parti’li değilim Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum ya da ‘AK Partili değilim Reis’çiyim’ diyenlerin oranı AK Partiye oy verenlerin neredeyse %90’ı iken neden holdingi aileden birine bırakmak normal, siyaset anormal karşılanıyor?” sorusunu yöneltti.
Açıklamasının devamında mülkiyet ve kamu hizmeti farkına değinen Ertekin, “Temel ayrım, mülkiyet kavramında yatar. Holding bir özel mülk iken, siyasi bir parti bir kamu hizmeti aracıdır ve ulusal egemenliğin temsilcilerinden biridir. Ancak Türkiye gibi siyasi kurumsallaşmanın sık sık darbeler, müdahaleler ve parti kapatmalarla kesintiye uğradığı bir ülkede, güçlü liderlerin partileri bir nevi ‘siyasi holding’ gibi işlev görebilir.” değerlendirmesini paylaştı.
Ertekin, liderin koltuğu aile içinden birine bırakma ihtimaline ilişkin ise “Liderin, kendi oğlu veya yakın çevresinden birine koltuğu bırakma arayışı, bu siyasi sermayenin çarçur edilmesini önleme güdüsüyle açıklanabilir. Lider, kendi kurduğu ve büyüttüğü ‘siyasi markanın’ ve ‘iktidar birikiminin’ ehil olmayan, vizyonsuz veya parti kültüründen bihaber bir ‘profesyonel yönetici’ tarafından ziyan edilmesini istemez.” ifadelerini kullandı.




