Borç tahsilinde telefon terörü hukuka aykırı! Alacaklıların taciz edici aramaları, özel hayatın gizliliğini ihlal ediyor ve cezai sorumluluk doğuruyor. Hukuk devleti, borçlunun onurunu korurken, yasal yolları işaret ediyor.
Günümüzde banka ya da senetle satış yapan firmalardan mal veya hizmet alan birçok vatandaş, borçlarını ödeyemediklerinde adeta bir telefon terörüne maruz kalıyor. Borçlunun ailesi, işyeri, hatta komşuları dahi aranmaktan nasibini alıyor. Oysaki bu uygulamalar, yalnızca hukuka aykırı değil, aynı zamanda özel hayatın gizliliğini ve kişilik haklarını da açıkça ihlal ediyor.
Hukukumuzda borcun tahsiliyle ilgili süreçler belirli kurallara bağlanmıştır. Alacaklı kişi ya da kurumlar, bir borcun ödenmemesi halinde önceden ihtar göndermeksizin doğrudan icra takibi başlatabilir. İcra dairesi tarafından gönderilen ödeme emri, zaten borçluya resmi olarak yapılmış bir bildirimdir. Bu bildirim, 7201 sayılı Tebligat Kanunu kapsamında yapılır ve borçlunun yasal sürecin farkında olması bu yolla sağlanır.
Buna rağmen birçok borçlu, resmi takip süreci başlamadan ya da başladıktan sonra banka ya da satış firması tarafından defalarca aranmakta, kimi zaman tehditkâr ya da küçük düşürücü ifadelerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu tür aramalar yalnızca etik dışı değil, aynı zamanda kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasal düzenlemelere ve Türk Ceza Kanunu’nun özel hayatın gizliliğine dair hükümlerine de aykırıdır. Ayrıca, Borçlar Kanunu çerçevesinde de taciz edici bu tür davranışların hukuki bir zemini bulunmamaktadır.
Bir kişinin borçlu olması, onun onurunun ya da mahremiyetinin çiğnenebileceği anlamına gelmez. Hukuk devleti, alacaklıya hakkını arama imkânı tanırken, borçlunun da insan onurunu korur. Bu nedenle, borç tahsiline ilişkin yasal yollar dışında başvurulan her yöntem hukuka aykırı olup, borçlu açısından manevi tazminat talebi gibi hakları gündeme getirebilir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, İstanbul’da görevli bir avukatın, 2017 yılında üç aylık bir süre zarfında icra takibi ve haciz işlemleri nedeniyle bir kişiyi yedi kez telefonla arayıp dokuz kez mesaj gönderdiği olayda, bu davranışların kişilerin huzur ve sükûnu bozma suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. Mahkeme, sanığa adli para cezası verilmesini onaylamıştır. Bu karar, alacaklıların veya vekillerinin, borçluyu veya yakınlarını telefonla arayarak veya mesaj göndererek rahatsız etmelerinin hukuka aykırı olduğunu ve cezai sorumluluk doğurabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, elbette borç ilişkilerinde hak aramak meşrudur; ancak bu süreç, hukukun çizdiği sınırlar içinde ve insan onuruna saygı çerçevesinde yürütülmelidir.