Türk tarihinin fedakârlıklarla dolu sayfalarında, adını altın harflerle yazdıran bir kadın: Meryem Atmaca. Sarıkamış’ta Ruslara esir düşen 1800 Osmanlı askerini, babasından miras kalan 10 bin altını feda ederek kurtaran bu cesur Başkurt Türk kadını, Milli Mücadele’nin en zorlu günlerinde Türk halkına umut ışığı oldu.

Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin cephelerinden Sarıkamış’ta, Osmanlı ordusu soğuk, açlık ve cephane eksikliği gibi ağır koşullarla mücadele etti. Bu zorlu savaşta binlerce asker şehit düşerken, hayatta kalanlar Rusların eline esir oldu. Savaş öncesi esirlere insani muamele yapılacağına dair anlaşmalar olsa da, Ruslar bu sözleri hiçe saydı. Türk esirler, pislik ve hastalık içindeki vagonlarda, insanlık dışı koşullarda taşındı. Her durakta vagonlardan 15-20 askerin cansız bedeni çıkarılıyor, açık arazilere terk ediliyordu. Sibirya’daki esir kampları ise adeta birer cehennemdi; terk edilmiş fabrikalarda, yetersiz malzemelerle, açlık ve soğukla mücadele eden askerler için yaşamak mucizeydi.

1917’deki Bolşevik İhtilali, Çarlık Rusya’sını sarsarken esir kamplarını da daha kötü bir hale getirdi. Yiyecek ve giyecek yardımları kesildi, kamplar tamamen bakımsız kaldı. Türk esirler için ölüm, adeta bir gölge gibi her an yanı başlarında duruyordu. İhtilalin kaosu bazı esirlerin yurda dönmesine olanak sağlasa da, 1800 Türk askeri hâlâ Sibirya’nın zorlu kamplarında hayata tutunmaya çalışıyordu.

Tam umutların tükendiği bu karanlık anda, Meryem Atmaca adeta bir kurtarıcı gibi ortaya çıktı. Varlıklı bir aileden gelen ve Übeydullah Efendi’nin kızı olan Meryem, babasından miras kalan 10 bin altını, tereddüt etmeden 1800 Türk askerinin özgürlüğü için harcadı. Ruslarla sıkı bir pazarlığa girişti ve Bolşevik İhtilali’nin yarattığı kargaşayı fırsat bilerek bu büyük fedakârlığı gerçekleştirdi. Onun sayesinde 1800 Mehmetçik esaretten kurtuldu, ancak Meryem Atmaca bu kahramanlığını asla bir övünç kaynağı haline getirmedi.

Meryem Atmaca ve eşi Ali Rıza Bey, Türk milliyetçiliği ruhuyla hareket ederek vatan için mücadele etti. 1931 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Ankara’nın Kalaba köyüne yerleştirilen çift, mütevazı bir hayat sürdü. Ancak Meryem, tüm servetini Mehmetçik için feda ettiği için ömrünün son yıllarını yokluk içinde geçirdi ve 1926 yılında fakir bir kadın olarak hayata veda etti. Geride bıraktığı ise pişmanlık değil, bir milletin minnettarlığı ve tarihe kazınan bir kahramanlık öyküsüydü.

Meryem Atmaca’nın fedakârlığı, Türk kadınının vatan sevgisi ve cesaretini bir kez daha gözler önüne seriyor. Onun ismi, belki yeterince bilinmese de, tarihimizin en onurlu sayfalarında yaşamaya devam ediyor

Editör Hakkında