Helenistik Dönem’de Galat boylarından Tektosag’ların başkenti olan Ankara, Roma döneminde taşra örgütünün merkezi, Bizans döneminde imparatorların konakladığı önemli bir kent, Osmanlı döneminde ise Anadolu Eyaleti’nin merkezi olarak önem kazandı. Yapılan arkeolojik kazılar, Ankara’da Hititler, Frigler, Lidyalılar ve Galatların yaşadığını göstermektedir.
Hititlerden sonra bölgeye hâkim olan Frigler, şehir merkezinde Ulus civarında yaşamış; Frig kralı Midas’ın şehri kurduğu rivayet edilmiştir. Daha sonra Lidya ve Pers hâkimiyeti altında kalan Ankara, Büyük İskender’in Anadolu’yu fethetmesiyle Pers yönetiminden kurtulmuştur. Roma İmparatoru Augustus döneminde şehir, eyalet statüsüne kavuşmuş ve mabetler, pazar yerleri, yollar ile su yapıları inşa edilmiştir.
Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde 334–1073 yılları arasında Hristiyanlığın Anadolu’daki merkezi olan Ankara, VII. yüzyılda Sasani akınlarına, daha sonra ise Arap işgallerine maruz kalmıştır. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi sonrasında Türklerin eline geçen şehir, askeri ve ekonomik açıdan stratejik bir konuma sahipti. Selçuklu döneminde Alâaddin Keykubat zamanında tahkim edilen şehir, cami ve medreselerle imar edildi.
Moğol istilaları, İlhanlılar ve Eretna yönetimleri ile devam eden süreçte 1354 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ankara, Yıldırım Beyazıt ve sonrasında Kanuni Sultan Süleyman döneminde önemli bir eyalet merkezi oldu. 17. yüzyıldaki Celali Ayaklanmaları ve kısa süreli Mısır valisi Mehmet Ali Paşa hakimiyeti dışında şehir Osmanlı yönetiminde kaldı.
Cumhuriyet öncesinde, Balkan Savaşları ve Batı sınırlarındaki tehditler nedeniyle devlet merkezinin Anadolu’ya taşınması gündeme geldi. 27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Ankara’ya gelerek, TBMM toplantılarının burada yapılacağını duyurdu. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin merkezi Ankara olarak ilan edildi ve 13 Ekim 1923’te çıkarılan kanunla Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti oldu.
Başkent ilan edildiğinde küçük, yoksul ve çorak bir şehir olan Ankara, Kurtuluş Savaşı’nın yönetim merkezi ve Milli Mücadele’nin sembolü olarak gelişti. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte hızla modernleşen Ankara, günümüzde Türkiye’nin siyasi, kültürel ve ekonomik merkezi olarak önemini koruyor.
Tarih boyunca Ankara, doğu ile batı, kuzey ile güney arasındaki ana yolların kavşağında yer alması nedeniyle stratejik bir merkez oldu. Ünlü tarihçi Herodot, “Kral Yolu”nun Ankara’dan geçtiğini kaydetmişti. Pers İmparatorluğu döneminde de şehir, Avrupa ile Orta Doğu ve Asya arasındaki önemli yolların kesişim noktasında bulunuyordu.
ANKARA'YA HANGİ İSİMLER VERİLDİ?
Ankara’nın adı tarih boyunca farklı biçimlerde anıldı. Frigler ve Galatlar dönemi belgelerine göre şehir “Ankyra” olarak bilinirken, Arapça kaynaklarda “Beldei-el Selasil” ve “Ma’muriye” gibi isimler kullanıldı. Selçuklular, şehri stratejik önemi nedeniyle “dar’ül-hısn” yani “korumalı yer” olarak nitelendirdi. Osmanlı döneminde ise 16. yüzyıldan itibaren “Ankara” adı resmi olarak kullanılmaya başlandı.
FARKLI DÖNEMLERDE ANKARA
Arkeolojik bulgular, Ankara’nın tarih öncesi çağlardan itibaren sürekli yerleşime sahne olduğunu ortaya koyuyor. Çubuk Çayı yakınlarındaki Eti Yokuşu’nda Paleolitik döneme ait eserler, Maltepe ve Ergazi’de ise Kalkolitik ve Bronz Çağı kalıntıları bulundu. Bu buluntular, kentin binlerce yıldır stratejik ve yaşanabilir bir merkez olduğunu gösteriyor.
Hititler döneminde (MÖ 1750-1200) Ankara, muhtemelen askeri garnizon olarak kullanıldı. Kale çevresinde yapılan kazılarda bulunan taş baltalar ve çanak çömlek parçaları, Hititlerin varlığını destekleyen ipuçları olarak kabul ediliyor.
Frigler döneminde ise Ankara’da ilk ciddi yerleşim oluştu. Hacı Bayram Tepesi çevresinde yapılan kazılarda Frig dönemi seramik ve çanak çömlek parçaları, Ulus bölgesinde ise Sfenks (kız başlı kanatlı aslan) duvar kabartmaları bulundu. Frig kralı Midas’ın kenti kurduğu ve şehrin simgesi olarak “çapa”yı (Ankyra) kullandığı rivayet ediliyor.
MÖ 696-695 yıllarında Frig Krallığı’nın Kimmerler tarafından yıkılmasının ardından Ankara, Lidya ve ardından Pers egemenliği altına girdi. Pers Kralı II. Darius döneminde Kral Yolu Ankara’dan geçerek şehri hem ticari hem de askeri bir merkez haline getirdi.
ANKARA KALESİ TARİHİN BEKÇİSİ
Ankara Kalesi, binlerce yıldır şehrin stratejik ve kültürel simgesi olarak öne çıkıyor. Tarih boyunca Hititler, Frigler, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular gibi birçok uygarlığın merkezi olan Ankara’nın kalbi, kale çevresinde şekillenmiştir.
Kale, özellikle savunma açısından büyük önem taşıyordu. Anadolu’yu doğu ile batı arasında bağlayan yolların kavşağında yer alan Ankara, düşman saldırılarına karşı korunması gereken bir nokta olarak öne çıkıyordu. Selçuklular, şehri “dar’ül-hısn” yani “korumalı yer” olarak adlandırmış, askeri ve idari bir merkez olarak kullanmıştır.
Bugün Ankara Kalesi, hem tarihi kalıntıları hem de şehrin panoramik manzarasını sunan konumuyla turistlerin ve tarih meraklılarının uğrak noktası olmayı sürdürüyor. Kalenin iç yapısı, geçmiş uygarlıkların izlerini taşıyan yapılar, surlar ve kapılar ile Ankara’nın tarihine ışık tutuyor.