Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili ve gazeteci Ahmet Şık, tutuklanan Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy hakkında Medyascope’ta yayımladığı kapsamlı yazıyla kamuoyunda yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Şık, uyuşturucu ve örgüt suçlamalarıyla gündeme gelen soruşturmanın yalnızca adli bir dosya olmadığını medya, siyaset ve istihbarat ekseninde çok daha derin bir arka plana sahip olduğunu savundu. Yazıda Ersoy’un kariyer yolculuğundan babası Nadir Ersoy’un geçmişine, Selam Tevhid dosyasından gizli tanık iddialarına kadar birçok başlık ayrıntılarıyla ele alındı.

Ahmet Şık, “Taht savaşları kızışıyor (1): Mehmet Akif Ersoy olayının görünen ve görünmeyen yüzleri” başlıklı yazısının bir seri olacağını belirterek, ilerleyen bölümlerde dosyaya dair yeni bağlantıları ve siyasi hesaplaşmaları ele alacağını duyurdu. Şık, özellikle bazı medya gruplarının olaya yaklaşımını, iktidar içindeki güç dengelerini ve belirli isimler üzerinden verilen mesajları mercek altına aldı.

UYUŞTURUCU SORUŞTURMASI NASIL BAŞLADI?

Gazeteci Ahmet Şık’tan Mehmet Akif Ersoy Hakkında Detaylı Açıklamalar! Operasyonun Arkasında Neler Var 1

Dosyanın fitili, aralık ayı başında sosyal medya fenomeni olarak bilinen Sercan Yaşar’ın uyuşturucu ticareti suçlamasıyla tutuklanmasıyla ateşlendi. Polis kaynaklarına göre Yaşar’ın dijital materyallerinde elde edilen yazışmalar, soruşturmanın genişlemesine neden oldu.

Bu süreçte Habertürk ve Show TV ekran yüzleri Ela Rumeysa Cebeci ve Meltem Acet ile Beyaz TV sunucusu Hande Sarıoğlu gözaltına alındı. Üç isim, “uyuşturucu kullanmak” suçlamasıyla ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.

Üç spikerin serbest bırakılmasından üç gün sonra jandarma ekipleri yeniden Habertürk binasına gitti. Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un da aralarında bulunduğu çok sayıda isim hakkında gözaltı kararı verildi.

Savcılığın sevk yazısında, şüphelilerin uyuşturucu kullanımına ortam sağladığı, eve gelen kadınlara madde temin edildiği ve grup seks iddialarının yer aldığı belirtildi. Mehmet Akif Ersoy, Mustafa Manaz, Ufuk Tetik ve Ebru Gülan “örgüt kurmak ve yönetmek” ile “uyuşturucu madde temin etmek” suçlamalarıyla tutuklandı.

GİZLİ TANIK İDDİASI: SOMUT DELİL TARTIŞMASI

Tutuklamaların temel dayanağı olarak gizli tanık beyanları gösterildi. Avukatların aktardığına göre gizli tanığın, Ersoy’un eski arkadaşı olduğu iddia edilen Ahmet Göçmen olduğu öne sürüldü.

Ancak dosyada, gizli tanık iddialarını destekleyen somut delillerin yer almaması dikkat çekti. Şüphelilerin ev ve iş yerlerinde arama yapılmadığı, uyuşturucu maddeye dair fiziksel bir tespit bulunmadığı belirtildi.

“ORTADA ÖRGÜT VAR AMA ÜYELERİ YOK” ELEŞTİRİSİ

Ahmet Şık’ın yazısında en çok dikkat çekilen noktalardan biri de “örgüt” suçlaması oldu. Tutuklanan dört kişinin birbirleriyle uzun süredir iletişim kurmadıkları, aralarında para trafiği bulunmadığı ve hiyerarşik bir yapı tespit edilmediği vurgulandı.

Avukatlar, “örgüt yöneticisi” olarak suçlanan kişilerin bir araya gelmediğini ve suçlamanın soyut kaldığını savundu.

MEHMET AKİF ERSOY’UN SAVUNMASI

Mahkemedeki ifadesinde Mehmet Akif Ersoy, “Ülkenin bütün ahlaksızlığını üstüme boca ettiler” sözleriyle kendisine yönelik iddialara tepki gösterdi. Uyuşturucu kullanmadığını defalarca vurgulayan Ersoy, hiçbir somut delil olmadan siyasi bir operasyonla karşı karşıya kaldığını savundu.

Ersoy, son aylarda kendisine yönelik sosyal medya saldırılarının arttığını, başına bir şey geleceğini hissettiğini de ifade etti.

BABA NADİR ERSOY’UN GEÇMİŞİ DOSYADA NEDEN ÖNEMLİ?

Ahmet Şık’ın yazısında geniş yer ayırdığı başlıklardan biri de Mehmet Akif Ersoy’un babası Nadir Ersoy’un geçmişi oldu. Şık’a göre Nadir Ersoy, 1960’larda CIA finansmanı ve MİT desteğiyle kurulan Yeniden Milli Mücadele Derneği kökenli bir isimdi.

1990’lı yıllarda ise İran İslam Devrimi yanlısı ve anti-Amerikancı çizgideki Selam Tevhid örgütünün yayın organı Selam gazetesinde yazarlık yaptı.

SELAM TEVHİD SORUŞTURMASI VE SURİYE BAĞLANTISI

Mehmet Akif Ersoy 2013 yılında Selam Tevhid soruşturması kapsamında “şüpheli” sıfatıyla dinlenen isimler arasındaydı. Ahmet Şık, Ersoy’un bu dosyaya dahil edilmesinde babasının geçmişinin etkili olduğunu savundu.

Yazıda, Nadir Ersoy’un telefon dinlemelerinde oğlunu Suriye’ye eğitime gönderdiğini anlattığı, Mehmet Akif Ersoy’un 2001-2003 yılları arasında Suriye’de toplam 16 ay kaldığı bilgisine yer verildi.

FURKAN TORLAK DETAYI VE SETA BAĞLANTISI

Suriye’deki eğitim sürecinde Ersoy’un yanında Furkan Torlak’ın da bulunduğu belirtildi. Torlak’ın, uyuşturucu soruşturmasında adının geçmesinin ardından SETA’nın internet sitesindeki biyografisinin hızla silinmesi dikkat çekti.

KENAN TEKDAĞ ZİYARETİ “KALEMİN KIRILMASI” MI OLDU?

Ahmet Şık’a göre Ersoy’un başını ağrıtan gelişmelerden biri de Can Holding soruşturması kapsamında tutuklanan Kenan Tekdağ’ı cezaevinde ziyaret etmesi oldu. Ersoy’un bu ziyaretin ardından “kaleminin kırıldığını” söylediği aktarıldı.

İKTİDAR İÇİ HESAPLAŞMA İDDİASI

Şık, Mehmet Akif Ersoy dosyasının yalnızca adli bir soruşturma olmadığını, iktidar medyası içindeki güç savaşlarının bir yansıması olduğunu savundu. Yazının devamında, MHP’ye yönelik mesajlar, medya gruplarının tavrı ve bazı isimlerin neden hedef alındığı gibi başlıkların ele alınacağı belirtildi.

Ahmet Şık, gazetecilik mesleğine dair sert eleştiriler yöneltti. Ersoy’un geçmişte iktidarın hedef aldığı isimlere karşı sessiz kaldığını hatırlatan Şık, bugün yaşananların bir sistemin sonucu olduğunu ifade etti.

SARAY İÇİ GÜÇ MÜCADELESİ İDDİASI: DOSYANIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ

Adliye kulislerinden aktarılan bilgilere göre, halen ucu açık olan soruşturmada kimlikleri gizli tutulan başka şüphelilerin de bulunduğu belirtiliyor. Şu ana kadar kamuoyuna yansıyan bilgiler, soruşturmanın adli boyutunun yalnızca görünen kısmını oluşturuyor. Ahmet Şık’a göre Mehmet Akif Ersoy’un “siyasi operasyon” olarak nitelendirdiği bu süreç, basit bir ceza soruşturmasının ötesinde, saray içindeki taht ve makam mücadelelerinin bir uzantısı niteliği taşıyor.

TURKUVAZ MEDYASININ TAVRI: HABERCİLİK Mİ, HESAPLAŞMA MI?

Şık, özellikle damat Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın yönetiminde bulunan Turkuvaz Medya Grubu’na ait Sabah ve Takvim gazetelerinin yayın politikasına dikkat çekiyor. Bu gazetelerin, soruşturmanın ilk gününden itibaren Mehmet Akif Ersoy’u merkeze alan haberlerinde kullandıkları dilin, gazetecilik refleksiyle açıklanamayacak kadar “iştahlı” olduğu ifade ediliyor.

Şık’a göre bu yayınlar, saray içindeki güç dengeleri çerçevesinde yürütülen bir tasfiye sürecinin parçası. Ersoy’un bir dönem “iktidarın gözde ismi” olarak konumlandırılırken, kısa sürede cezaevine gönderilmesi; bu süreçte boşalacak koltukların kimler tarafından doldurulacağına ilişkin beklentilerle yakından ilişkili.

FURKAN TORLAK’IN GÖREVDEN AYRILMASI

Bu sürecin yalnızca medya ayağıyla sınırlı kalmadığı, bürokraside de ilk sonuçlarını doğurduğu ifade ediliyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörlüğü görevini yürüten Furkan Torlak’ın istifa ettirilmesi, bu dosyanın bürokrasiye uzanan ilk somut yansıması olarak değerlendiriliyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI UÇAĞI SORUSU ANKARA’YI NEDEN RAHATSIZ ETTİ?

Mahkeme tutanaklarına yansıyan ifadelerde Mehmet Akif Ersoy, kendisine yöneltilen bir soru üzerine, “Kübra Nur Uslu’yu Cumhurbaşkanlığı uçağına ben bindirmedim. Zaten bu uçağa binecek gazetecileri İletişim Başkanlığı belirler” yanıtını verdi.

Bu sorunun yöneltilmesinin Ankara’daki bazı iktidar çevrelerinde ciddi rahatsızlık yarattığı, kulis bilgisi olarak muhalif gazetecilere dahi fısıldandı. Şık’a göre bu rahatsızlığın nedenleri ve hedefi, Furkan Torlak’ın istifasıyla birlikte daha net hale geldi.

SABAH GAZETESİNDEKİ HABER VE TORLAK’IN İSMİNİN GEÇMESİ

Operasyonun ilk günlerinden itibaren ismi dolaşıma sokulan Furkan Torlak, istifa ettiği gün Sabah gazetesinde yayımlanan bir haberde de yer aldı. Haberde, televizyon camiasından D.O. isimli bir kadının ifadelerine dayanılarak Mehmet Akif Ersoy hakkında uyuşturucu ve grup seks iddiaları aktarılırken, Torlak’ın ismine “Furkan T.” şeklinde atıfta bulunuldu.

Bu yayından yalnızca saatler sonra, Ersoy’la çocukluk arkadaşı olan Torlak, sosyal medya hesabından görevinden ayrıldığını duyurdu.

Akit Muhabiri Coşkun'dan sert çıkış! Eğitim sistemini hedef aldı: 'Çocukları müşrik yapıyorsunuz'
Akit Muhabiri Coşkun'dan sert çıkış! Eğitim sistemini hedef aldı: 'Çocukları müşrik yapıyorsunuz'
İçeriği Görüntüle

“DEVLETİN VE KURUMUN İTİBARINI KORUMAK İÇİN İSTİFA ETTİM”

Torlak açıklamasında söz konusu haberin içeriğini ve bağlamını “rahatsız edici” olarak nitelendirdi. Hakkında herhangi bir suçlama bulunmadığını özellikle vurgulayan Torlak, istifasının gerekçesini devletin ve görev yaptığı kurumun itibarını koruma amacıyla aldığını ifade etti.

ERSOY’DAN GERİ ADIM: ‘SÖZLERİM MAKSADINI AŞTI’

Mahkemedeki ifadesinde ve cezaevinden yaptığı ilk açıklamalarda “siyasi bir operasyonla karşı karşıyayım” diyen Mehmet Akif Ersoy, Furkan Torlak’ın istifasının ardından yeni bir açıklama yaparak söylemini yumuşattı.

Ersoy, önceki sözlerinin yanlış anlaşılmalara yol açtığını belirterek, “İfadelerimin maksadımı aştığını, hükümete ve adli makamlara yönelik yanlış algılara kapı araladığını fark ettim” dedi.

Ersoy geri adım olarak yorumlanan açıklamasında, siyasi operasyon ifadesiyle adli makamları kastetmediğini özellikle vurguladı. Asıl hedefinin, adli mercilere ihbarda bulunan ya da kimliklerini gizleyerek şikayetçi olan ve kendisine karşı organize şekilde hareket eden kişi ve çevreler olduğunu savundu.

Bu kişilerin bilerek ya da bilmeyerek yargı süreçlerini manipüle etmeye çalıştığını öne süren Ersoy, adli kurumların bu sürecin tarafı olmadığını ifade etti.

ŞIK: EMARELER GÜÇ SAVAŞI İHTİMALİNİ GÜÇLENDİRİYOR

Ahmet Şık’a göre Ersoy her ne kadar geri adım atmış olsa da yürütülen soruşturmanın saray içi taht ve makam mücadeleleriyle bağlantılı olduğuna dair işaretler ortadan kalkmış değil. Şık, bu bağlantıların ilerleyen yazılarda daha ayrıntılı biçimde ele alınacağını belirtiyor.

Ahmet Şık yazının bu bölümünü kamuoyunun yanıt aradığı soruları sıralayarak tamamlıyor:

MİT’le yakın ilişkileri olduğu uzun süredir konuşulan Mehmet Akif Ersoy’un koruma zırhı kim tarafından, neden ve hangi aşamada kaldırıldı?

Bu soruşturma üzerinden Hakan Fidan’a bir mesaj mı verilmek isteniyor?

Dosyada adı geçmesine rağmen korunan isimler var mı?

Tutuklanana kadar Ersoy’u ve varsa diğer şüphelileri kimler korudu?

Bu sürecin arkasındaki siyasi irade kimlerden oluşuyor?

Kaynak: Medyascope