Kalp durduğunda: kan dolaşımı aniden kesilir. Oksijen hücrelere ulaşamaz.
Beyin ise bu oksijen yoksunluğuna ilk tepki veren organdır.

Ancak ilginç olan şu:
Beyin faaliyetleri tamamen bitmez. Yapılan bazı EEG çalışmalarında, ölümden sonraki 20–30 saniye içinde hâlâ nörolojik aktivite izlenebildiği görüldü. Yani teknik olarak “öldükten sonra” kısa bir süre daha bilinç kırıntısı olabilir.

İlk 30 Dakika: Hücreler Direniyor

Organlar durmuş olabilir ama hücreler henüz tamamen ölmemiştir. Bu sebeple, kas hücreleri, vücutta bulunan kaslar birkaç saat boyunca kasılabilir. Deri hâlâ “canlı” gibi görünebilir. Bazı genler hala aktiftir.

Bu nedenle ölü bedenlerde, nadir de olsa istemsiz kas hareketleri, göz kapağı oynamaları görülebilir. Bunlar ölüm sonrası reflekslerdir.

2 Saat Sonra: Livor ve Rigor Mortis Başlar

Livor Mortis (Morarma)
Kanın yerçekimi etkisiyle vücudun alt bölgelerine çekilmesi sonucu ciltte morumsu lekeler oluşmaya başlar.

Rigor Mortis (Ölüm Sertiliği)
Vücutta bulunan kaslar, gevşek halden sertliğe, kaskatı bir hale geçer. Genellikle 2. saatte başlar, 12. saatte zirveye ulaşır. 24–36 saat içinde ise tekrar çözülür.
Bu evre, bedenin en “ölü” kabul edildiği anlardan biridir.

İlk 24 Saat: Soğuma Başlar

Vücut ısısı her saat başı yaklaşık 1 derece düşer.
Ortalama 24 saat içinde, beden çevre sıcaklığına eşitlenir.

Bu evreye “algor mortis” denir. Bu evrede cilt rengi değişir, solgunlaşmaya başlar. Gözlerde buğulanma oluşur. Gaz ve kötü kokular kendini belli etmeye başlar.

48 Saat Sonra: İçeride Sessiz Bir Patlama Başlar

Ölümle birlikte, haliyle bağışıklık sistemi de çöker.
Bu da vücut içindeki bakterilere ve mikroorganizmalara serbestçe yayılma fırsatı verir. Bağırsak bakterileri hızla çoğalır. Organlar ise çözünmeye başlar. Gaz ve kötü koku daha da artar.
Bu süreçte bedenin iç yapısı kendi kendini sindirmeye başlar. Bu sürece ise “otoliz” denir.

3–7 Gün Arası: Şişme ve Dağılma

Vücuttaki gaz birikmesi nedeniyle karın şişer. Gözler dışarıya çıkar, deri yüzeyinde ise çatlaklar ve kabarcıklar oluşur. Artık beden kimyasal olara kendini ayrıştırmaya başlamıştır. Vücut sıvıları dışarıya sızar.

Haftalar Sonra: Doku Kaybı ve İskeletleşme

Böcekler, mikroorganizmalar ve dış etkenler yumuşak dokuları yok eder. Saç ve tırnaklar uzamış gibi gözükür, ancak aslında cilt çekilmiştir.
Aylar sonra sadece kemikler kalır.

Ama Bedenin Bazı Parçaları Hayatta Kalır…

İlginçtir ki bazı hücreler ve genler, ölümden saatler sonra hâlâ çalışıyor olabilir. Mesela, deri hücreleri 24 saat daha yaşayabilir. Bazı kök hücreler 48 saate kadar canlı kalabilir. Genetik aktiviteler ise ölümden sonra 72 saate kadar sürebilir.
Bu nedenle organ bağışı, özellikle zamanında yapıldığında, hâlâ işe yarayan hücre ve dokular içerir.

Ölüm, hayattan kopuşun sessiz bir törenidir.
Kalbin durması bir son değil, bir başlangıçtır. Hücreler sonuna kadar direnç gösterir.
Vücut, kendini parçalayan sessiz bir makineye dönüşür.
Belki de bu yüzden ölüm, sadece bir son değil; yaşamanın "bilimsel" bir tamamlanış evresidir.

Editör Hakkında