Humeynizm, adını İran İslam Devrimi’nin lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni’den alan ve İslamcılığı Şii teolojisi üzerinden siyasal bir ideolojiye dönüştüren özgün bir düşünce sistemidir. 1979 İran İslam Devrimi ile birlikte kurumsallaşan bu ideoloji, sadece İran içinde değil, Orta Doğu genelinde de etkili olmuş, özellikle Şii topluluklar üzerinde derin izler bırakmıştır.

Humeynizm’in Temel Anlayışları

Humeynizmin temelleri, Humeyni'nin 1960'lı yıllarda yazdığı siyasi ve dini metinlere dayanır. En önemli teorik katkısı, "Velayet-i Fakih" (Fakihlerin Vesayeti) doktrinidir. Bu ilkeye göre, halkı hem dini hem de siyasi açıdan yönetecek en yetkin kişinin, İslam hukukunu en iyi bilen din âlimi olması gerektiği savunulur. Bu görüş, klasik Şii düşünceden önemli ölçüde sapmıştır. Çünkü geleneksel Şiilik, Mehdi'nin gaybı döneminde doğrudan siyasi iktidardan uzak durmayı öngörüyordu. Humeyni ise din adamlarının aktif siyasi rol üstlenmesini savunarak bu anlayışı dönüştürdü.

1979'daki devrimle birlikte İran'da teokratik bir rejim kurulması, Humeynizm'in sadece teorik değil, pratik bir siyasi sistem olarak uygulanmasının da önünü açtı. Devrim sonrası İran Anayasası'na "Velayet-i Fakih" ilkesi resmen dahil edildi ve Humeyni, "Rehber" (Dini Lider) sıfatıyla en yüksek otorite haline geldi. Bu durum, din ile devletin bütünleştiği bir yönetim modelinin dünyaya sunulması anlamına geliyordu.

Anti – Emperyalist Bir Model

Humeynizm’in Orta Doğu’da yayılmasının birkaç temel nedeni bulunuyor. İlk olarak, devrim İran’da büyük bir Batı karşıtı halk hareketiyle geldi. Bu durum, özellikle emperyalizme ve diktatörlüklere karşı direniş arayan halklar için ilham kaynağı oldu. İran'ın, İslam devrimiyle sömürgecilik karşıtı ve anti-Amerikancı bir model sunması, birçok kesimde karşılık buldu.

İkinci olarak, Humeynizm mezhebi kimlik üzerinden örgütlenmeye çok uygundu. İran yönetimi, özellikle Lübnan, Irak, Bahreyn ve Yemen gibi Şii nüfusun yoğun olduğu ülkelerde ideolojik ve maddi destekle bu modeli yaymaya çalıştı. Lübnan’daki Hizbullah’ın 1980'lerde İran tarafından desteklenerek kurulması, Humeynizm’in dış politika aracı olarak nasıl kullanıldığını gösteren en önemli örneklerden biridir.

İslamcılık İçin Yeni Bir Aşama

Üçüncü olarak, devrimci İslamcılık dalgası, Sünni dünyada da belli oranda etki yarattı. Her ne kadar Humeynizm doğrudan Şii teolojisine dayansa da, Batı karşıtı çizgisi ve İslam’ın siyasal bir sistem olarak uygulanabileceğini göstermesi, bazı Sünni hareketlerin de ilgisini çekti. Bu durum, ideolojinin mezhebi sınırları aşarak bir tür İslamcı direniş paradigması haline gelmesini sağladı.

Son olarak, İran’ın bu ideolojiyi yaymak için kullandığı medya, eğitim ve kültürel diplomasi yöntemleri de etkili oldu. İran devleti, devrim ihracı stratejisi çerçevesinde yurt dışındaki medreseleri destekledi, Şii televizyon kanalları kurdu, burs programlarıyla yurt dışından öğrenciler çekti ve dini liderlik ağı oluşturdu.

Alman mahkemesinden Türk subay için iade kararı
Alman mahkemesinden Türk subay için iade kararı
İçeriği Görüntüle

Sonuç olarak Humeynizm, klasik Şii düşüncesini dönüştüren ve İslam'ı hem dini hem siyasi bir sistem haline getiren bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. İran İslam Devrimi sonrası devlet politikası haline gelen bu anlayış, anti-emperyalist söylemi, mezhebi temelli dayanışması ve örgütlü yapısıyla Orta Doğu’da etkisini genişletmiş, birçok ülkedeki dengeleri doğrudan etkilemiştir.