Papa Leo XIV, Kasım 2025’te Türkiye’de gerçekleştireceği ilk yurtdışı gezisinde İznik’e, eski adıyla Nicaea’ya geliyor. Ziyaretin takvimine 325’te düzenlenen Birinci İznik Konsili’nin 1.700. yıldönümü etkinliği de eklenmiş durumda. Ancak bu dini program, bazı çevrelerde sadece manevi bir ziyaret olarak algılanmıyor. Bazıları için ziyaret, Türkiye iç politikasına ve egemenlik tartışmalarına dair daha derin mesajlar içeriyor. Peki Türkiye ziyaretinde ilk durak olarak neden İznik tercih edildi? Detaylar ve arka plan analizi haberimizde...
![]()
MİLLİYETÇİ ENDİŞELER: ZİYARET SİYASİ Mİ?
Vatikan yetkilileri, Papa’nın İznik ziyareti için “Ekümenik hac” tanımını kullanıyor ve bunun Hristiyan birliğini güçlendirmeye yönelik bir adım olduğunu belirtiyor. Özellikle bölgede yer alan 4. yüzyıla ait su altı bazilikası, ziyaret öncesi titizlikle restore edildi. Bishop Paolo Bizzeti, Papa’nın ziyaretini Vatikan II ruhunu hatırlatma ve İslam-Hristiyanlık diyaloğunu güçlendirme çabası olarak nitelendiriyor. Vatikan kaynakları, ziyaretin manevi boyutunun ön plana çıktığını vurguluyor.
![]()
NİYET Mİ MESAJ MI?
Bazı Türk Ortodoks grupları ve milliyetçi çevreler, Papa’nın İznik ziyareti konusunda temkinli yaklaşım sergiliyor. Sosyal medyada paylaşılan mesajlarda ziyaretin “dini değil siyasi bir girişim” olduğu ve Türkiye’nin egemenliğine ilişkin hassasiyetler bulunduğu öne sürülüyor. Geçmişte Osmanlı padişahları ve Atatürk döneminde benzer ziyaretlerin engellendiği hatırlatılıyor. Bu kesimlere göre, yabancı bir dini liderin Türkiye’deki tarihi manastır ve kutsal alanlara ziyareti, sadece manevi bir etkinlik olmaktan öte anlam taşıyor.
İZNİK, ÇİNİDEN VE YEŞİL TABİATINDAN İBARET DEĞİL! ZİYARETİN DİPLOMATİK ARKAPLANI NEDİR?
İznik, Hristiyanlık tarihinin merkezi noktalarından biri olarak kabul ediliyor. 325 yılında gerçekleştirilen Birinci İznik Konsili ve kabul edilen Nicaea İtikadı, günümüz Hristiyan mezheplerinin inanç temellerini oluşturuyor. Bazı analizler, Papa Leo XIV’ün İznik’i seçmesinin Vatikan için hem manevi bir jest hem de diplomatik bir strateji olduğunu gösteriyor. Ankara Policy Center’a göre bu tercih, Türkiye’yi medeniyetler arası bir köprü olarak konumlandırma amacını da yansıtıyor. Öte yandan Metropolitan Emmanuel ve diğer Ortodoks liderler, ziyaretin ekümenik boyutunu vurguluyor ve Papa’nın İstanbul’daki Ortodoks Kilisesi ile bir araya gelmesinin sembolik bir işaret olduğunu belirtiyor.
![]()
Papa’nın ziyareti, İznik’in turizm potansiyelini de hareketlendirecek. Yerel yönetim kaynakları, on binlerce Hristiyan hacının ilçeyi ziyaret etmesinin beklendiğini ve bunun inanç turizmi açısından önemli bir fırsat olduğunu bildiriyor. Arkeologlar, su altı bazilikasının korunması ve sergilenmesi için kapsamlı projeler yürütüyor. Bu durum, uluslararası ilginin artmasını ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlıyor.
MANEVİ BİR ADIM MI SİYASİ MESAJ MI?
Papa Leo XIV’ün İznik’e yapacağı ziyaret çok boyutlu bir anlam taşıyor. Vatikan açısından bu, Hristiyan birliğini güçlendiren ve kutsal tarihe saygı gösteren manevi bir adım. Bazı Türk milliyetçileri ve Ortodoks gruplar için ise bu hareket, Türkiye’nin egemenliği ve dini alan üzerindeki hassasiyetleri açısından riskler taşıyan sembolik bir mesaj olarak yorumlanıyor. Ziyaret, hem manevi hem diplomatik anlamda yankı uyandırma potansiyeline sahip. Türkiye ise bu süreci, turizm, kültürel miras ve diplomatik bağlamda stratejik bir fırsata dönüştürebilir.

ATATÜRK'TE TAVİZ VERMEMİŞTİ
Tarih, Papa ve Vatikan temsilcilerinin Türkiye’deki kutsal alanlara yapmayı planladığı ziyaretlerde Atatürk’ün taviz vermediğini gösteriyor. Cumhuriyetin kurucusu, İznik gibi Hristiyanlık tarihinin merkezi sayılan noktalarda gerçekleştirilecek dini girişimlere izin vermemişti. Bu karar, salt dini bir mesele olarak değil Türkiye’nin siyasi ve diplomatik hassasiyetleri çerçevesinde alınmıştı. O dönemde, Türkiye henüz genç bir cumhuriyet olarak ulusal egemenliğini pekiştirme sürecindeydi. Atatürk, dış ülkelerin dini figürler üzerinden Türkiye’nin iç işlerine etki edebileceği kaygısını taşıyordu. Papa veya Vatikan temsilcilerinin, dini bahaneyle ülke içindeki toplumsal ve siyasi dengeleri etkileme potansiyeline sahip olabileceğini öngörüyordu. Bu nedenle, İznik veya İstanbul gibi sembolik öneme sahip alanlarda dini ziyaretler siyasi risk olarak değerlendirilmiş ve izin verilmemişti.
Atatürk’ün kararı hem egemenlik vurgusu hem de uluslararası siyasette diplomatik dengeyi koruma stratejisi olarak yorumlanabilir. Papa’nın ziyareti manevi bir anlam taşısa da Türkiye’nin kendi topraklarında gerçekleşecek her türlü dış müdahale veya sembolik gösterinin potansiyel etkisi dikkate alınmıştı. Bu nedenle Atatürk’ün tutumu, ülkenin iç siyaseti ve toplumsal hassasiyetlerini korumak adına dikkatle hesaplanmış bir tavır olarak öne çıkıyor.
Bugün, Papa Leo XIV’ün İznik ziyaretine yaklaşırken bu tarihsel örnek hala tartışma konusu oluyor. Atatürk’ün benzer girişimlere izin vermemesi, ziyaretin sadece dini değil aynı zamanda diplomatik ve ulusal egemenlik boyutunun da önemini gözler önüne seriyor. Milliyetçi ve Ortodoks çevreler, ziyareti değerlendirirken bu geçmiş deneyimi referans alıyor ve Türkiye’nin çıkarlarının gözetilmesi gerektiğini vurguluyor.





