Gündem

PKK Artık Yok! Şimdi Ne Olacak? Silahsızlanma ve Yasal Reform Takvimi Belli Oluyor

Terör örgütü PKK'nın kendini feshetmesinin ardından Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor. Süreçte silahların bırakılması, yasal düzenlemeler ve diplomatik adımlar gündemde. İşte tüm detaylar...

Terör örgütü PKK'nın kendini feshetmesinin ardından Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor. Süreçte silahların bırakılması, yasal düzenlemeler ve diplomatik adımlar gündemde. İşte tüm detaylar...

PKK’nın Feshi Sonrası Türkiye’de Yeni Bir Süreç Başlıyor

Türkiye’yi derinden etkileyen terör sorunuyla ilgili tarihi bir gelişme yaşandı. 5-7 Mayıs 2025 tarihleri arasında yapılan kongre sonucunda terör örgütü PKK, aldığı karar doğrultusunda kendini feshettiğini açıkladı. Yapılan yazılı duyuruda, örgütün tüm yapısal faaliyetlerine son verdiği ve silahlı mücadele sürecini tamamen bıraktığı belirtildi. Bu gelişme, hem iç politikada hem de güvenlik alanında yeni bir dönemin kapısını araladı.

Ankara Yol Haritasını Aşama Aşama Uygulayacak

Cumhurbaşkanlığı ve AK Parti kaynakları, bu sürecin dikkatle ve kademeli bir şekilde yönetileceğini belirtiyor. İlk etapta devlet, örgütün gerçekten tüm faaliyetlerine son verip vermediğini gözlemleyecek. Yetkililer, "Her olumlu adıma olumlu bir karşılık verilecek" mesajını verdi. Sürecin çatışmasızlık ortamında ilerlemesi ve şeffaf yürütülmesi en büyük hedef olarak öne çıkıyor.

Silahların Teslim Edilmesi Masada

Devletin öncelikli taleplerinden biri, terörist unsurların ellerindeki silahları teslim etmeleri. Bu konu, sürecin en hassas aşamalarından biri olarak değerlendiriliyor. Türkiye, silahsızlanma konusunda net bir takvim oluşturulmasını ve sürecin uluslararası gözlem altında ilerlemesini talep ediyor. Silahların teslimi tamamlandığında sürecin ikinci fazına geçilecek.

Yasal Düzenlemeler Gündemde

Silah bırakan, ancak geçmişte herhangi bir suça karışmamış PKK üyeleri için belirli hukuki adımlar atılması planlanıyor. Bu noktada hem yargı reformları hem de infaz yasalarında bazı esnekliklerin gündeme gelebileceği belirtiliyor. Konuyla ilgili uzmanlar, “Adalet terazisi sarkmayacak ancak barış için cesur adımlar atılacak” yorumunu yapıyor.

Üçüncü Ülke Formülü Tartışılıyor

Örgütün üst düzey isimleriyle ilgili olarak “üçüncü ülke formülü” üzerinde duruluyor. Özellikle Avrupa’da ve Kuzey Irak’ta bulunan bazı kilit isimlerin, Türkiye yerine başka ülkelerde denetim altına alınması seçeneği masaya yatırılmış durumda. Bu yöntemin, olası provokasyonların önüne geçmek adına tercih edileceği konuşuluyor.

Abdullah Öcalan İçin Yeni Talepler Var

DEM Parti kanadından, İmralı’da tutuklu bulunan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın şartlarının iyileştirilmesi yönünde yeni talepler geldi. Parti yetkilileri, Öcalan’ın mevcut süreci olumlu yönde etkileyebilecek bir rol üstlenmesi gerektiğini savunuyor.

Devlet Bahçeli’den Sürpriz Telefon Görüşmesi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, daha önce çözüm sürecinde yer almış DEM Partili Ahmet Türk’ü araması dikkat çekti. Türk, “Bu sürecin hayırlı olmasını diledi. Bizleri kutladı. Ben de Sayın Devlet Bahçeli'yi kutluyorum ve emeğine büyük saygı duyuyorum.” açıklamasında bulundu. Bu temas, siyasi kulislerde “beklenmedik ama kritik” olarak değerlendiriliyor.

Celal Adan'dan Sürece Destek Mesajı

Meclis Başkanvekili Celal Adan da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Liderimiz Devlet Bahçeli Bey’in çelikten iradesi sayesinde en derin yaramız sarılmıştır. Kan ve kin devri kapanmış, Türk milleti kazanmıştır.” ifadelerine yer verdi. Bu açıklama, milliyetçi kanadın sürece temkinli fakat olumlu yaklaştığını gösterdi.

Kamuoyunda Temkinli İyimserlik Hâkim

Türkiye kamuoyunda ise bu gelişmeler temkinli bir iyimserlik yaratmış durumda. Sosyal medyada ve haber platformlarında vatandaşlar, sürecin kalıcı barışa evrilmesini istediklerini belirtirken, devletin hassasiyetlerinden taviz verilmemesi gerektiğini de vurguluyor.

Uluslararası Gözlemciler Takipte

Tüm bu gelişmeler, dünya kamuoyu tarafından da yakından izleniyor. Uluslararası insan hakları kuruluşları ve Avrupa Birliği temsilcileri, bu sürecin demokratikleşme ve insan hakları açısından önemli bir fırsat olduğunu belirtti.