28 Şubat sürecinin "post-modern darbe" olarak nitelendirilen soğuk ve gergin atmosferinde, Türkiye siyaseti diken üstündeydi. Refah Partisi'nin kapatılma davalarının gölgesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Siirt’te halka hitap ederken okuduğu dizeler, bir anda ülkenin en önemli gündem maddesi haline geldi. Yargı, medya ve siyaset üçgeninde yaşanan bu gelişme, sadece bir belediye başkanının koltuğunu kaybetmesi değil, Türk siyasi tarihinde kartların yeniden dağıtılması anlamına geliyordu. İşte Pınarhisar Cezaevi'ne uzanan o çalkantılı sürecin detayları.
SİİRT MİTİNGİNDE NELER YAŞANDI VE OKUNAN DİZELERİN KAYNAĞI NEDİR?
6 Aralık 1997 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan, Siirt'e bir ziyaret gerçekleştirmiş ve burada toplanan kalabalığa hitap etmiştir. Konuşması sırasında Milli Edebiyat akımının önde gelen isimlerinden Ziya Gökalp'e atfedilen "Asker Duası" isimli şiirden bir dörtlük okuması, olayların fitilini ateşleyen kıvılcım olmuştur.
İddianameye konu olan ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran o dizeler şunlardır:
-
"Minareler süngü, kubbeler miğfer,"
-
"Camiler kışlamız, müminler asker,"
-
"Bu ilahi ordu dinimi bekler,"
-
"Allahu Ekber, Allahu Ekber."
Erdoğan, bu şiirin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylı ders kitaplarında yer aldığını savunsa da, dönemin konjonktüründe bu ifadeler "militan" ve "laikliğe aykırı" bir meydan okuma olarak değerlendirilmiştir. 12 Aralık 1997 tarihi, bu konuşma üzerine Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı'nın harekete geçerek soruşturmayı derinleştirdiği ve hukuki sürecin resmen başladığı kritik bir dönemeçtir.
TCK 312. MADDE NEDEN DEVREYE GİRDİ VE HUKUKİ SÜREÇ NASIL İLERLEDİ?
Soruşturmanın temel dayanağı, o dönemde ifade özgürlüğü önündeki en büyük engel olarak tartışılan Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesiydi. Bu madde, "Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçunu düzenliyordu.
Savcılık makamı, Erdoğan'ın okuduğu şiirle ve yaptığı konuşmayla halkı dini temeller üzerinden ayrıştırdığını iddia etti. Yargılama süreci şu aşamalarla ilerledi:
-
Suçlama: İddianamede, sanığın (Erdoğan) konuşmasının kamu düzeni için "açık ve yakın bir tehlike" oluşturduğu öne sürüldü.
-
Karar: Diyarbakır DGM, yapılan yargılama sonucunda Erdoğan'ı suçlu buldu. Mahkeme, önce 1 yıl hapis cezası verdi, ardından sanığın duruşmadaki tutumu nedeniyle cezayı 10 aya indirdi.
-
İnfaz: İnfaz yasaları gereği bu ceza, fiilen 4 ay kapalı cezaevinde kalmayı gerektiriyordu. Ayrıca ağır para cezası da hükmedildi.
Bu karar Yargıtay tarafından onandığında, sadece hapis cezası değil, aynı zamanda TCK 312/2 maddesinden mahkûmiyet nedeniyle "ömür boyu siyasi yasak" da devreye girdi. Bu durum, Erdoğan'ın belediye başkanlığının düşürülmesiyle sonuçlandı.
PINARHİSAR SÜRECİ VE "MUHTAR BİLE OLAMAZ" MANŞETLERİ NELERİ DEĞİŞTİRDİ?
Kararın kesinleşmesinin ardından, dönemin etkili gazetelerinden biri "Muhtar bile olamaz" manşetini atarak, Erdoğan'ın siyasi kariyerinin hukuken sona erdiğini ilan etti. Bu manşet, o günün hakim güçlerinin bakış açısını yansıtsa da, halk nezdinde tam tersi bir etki yarattı.
Recep Tayyip Erdoğan, 26 Mart 1999 tarihinde cezasını çekmek üzere Kırklareli'nin Pınarhisar Cezaevi'ne girdi. Bu süreç, Erdoğan için siyasi bir bitiş değil, yeni bir başlangıç oldu:
-
Medrese-i Yusufiye: Erdoğan, cezaevi günlerini okuyarak, çalışarak ve yeni siyasi yol haritasını çizerek geçirdi.
-
Milli Görüş'ten Kopuş: Refah Partisi'nin geleneksel çizgisinden ayrılarak, daha geniş kitleleri kucaklayacak, küresel sistemle entegre olabilecek "Muhafazakar Demokrat" kimliğin temelleri burada atıldı.
-
Mağduriyet Algısı: Hapse girmesi, onu "sistemin mağdur ettiği lider" konumuna yükselterek, Anadolu seçmeniyle arasında güçlü bir duygusal bağ kurulmasını sağladı.
BU OLAYIN TÜRK SİYASİ TARİHİNDEKİ YERİ VE SONUÇLARI NELERDİR?
12 Aralık 1997'de başlayan soruşturma ve ardından gelen hapis cezası, Türkiye'nin siyasi yörüngesini tamamen değiştirdi.
-
Vesayetin Sonu: Şiir okuduğu için hapse atılan bir siyasetçinin, cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonra kurduğu partiyle (AK Parti) iktidara gelmesi, askeri ve yargısal vesayetin siyasete müdahale gücünün sorgulanmasına ve zamanla kırılmasına neden oldu.
-
Yasal Değişiklikler: Erdoğan'ın siyasi yasağı, 2002 seçimlerinde milletvekili olmasını engelledi. Ancak 2003 yılında yapılan anayasa değişikliği ile bu yasak kaldırıldı ve Siirt'te (şiiri okuduğu şehirde) yenilenen seçimlerle parlamentoya girerek Başbakan oldu.
-
Sembolik Önem: Siirt'te okunan o şiir, Türkiye'de "yasaklı lider" geleneğinin son, "yeni Türkiye" söyleminin ise ilk halkası olarak tarihe geçti.
O gün verilen ceza, Erdoğan'ı siyaset sahnesinden silmek yerine, onu Türk siyasetinin en belirleyici figürü haline getiren katalizör işlevi görmüştür.




