Anoreksiya nervoza, kişinin kilo alma korkusu ve beden algısındaki bozulma nedeniyle besin alımını ciddi şekilde kısıtladığı psikolojik kökenli bir yeme bozukluğudur. Bu hastalık, yalnızca kilo kaybıyla sınırlı olmayıp hem fiziksel hem de ruhsal sağlık üzerinde ağır etkiler bırakabilmektedir. Kilo normal aralıkta ya da düşük seviyede olmasına rağmen kişi kendini kilolu görebilir ve yemek yemekten kaçınabilir.
ANOREKSİYA NEDEN OLUR?
Anoreksiya, tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmaz. Genetik faktörler, kişilik özellikleri, çevresel baskılar ve sosyal medyada idealize edilen beden algısı önemli etkenler arasında yer alır. Özellikle ergenlik döneminde yaşanan duygusal değişimler, aile içi iletişim sorunları ve mükemmeliyetçi tutumlar anoreksiya riskini artırabilir. Psikolojik ve çevresel faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkan bu tablo, erken fark edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
ANOREKSİYA ERKEN BELİRTİLERLE ORTAYA ÇIKIYOR
Uzman Diyetisyen Ezel Acar, anoreksiyanın çoğunlukla kilo kaybından önce davranış değişiklikleriyle kendini belli ettiğini söyledi. Kişinin bazı besin gruplarını tamamen hayatından çıkarması, özellikle karbonhidrat ve yağlı yiyecekleri tüketmemesi en sık görülen belirtiler arasında bulunuyor. Zamanla porsiyonların küçülmesi, yemeklerin uzun süre çiğnenmesi veya tabakta itilip bırakılması da dikkat çeken davranışlar arasında yer alıyor.
Acar, “Yemeklerden sonra ısrarla hareket etme, yoğun egzersiz yapma, bol kıyafetlerle vücudu saklama, sosyal ortamlardan uzaklaşma ve yemekli davetlere katılmama gibi davranışlar anoreksiyanın habercisi olabilir. Halsizlik, üşüme, baş dönmesi, saç dökülmesi, kuru cilt ve kabızlık gibi fiziksel bulgular da tabloya eşlik eder. Bu işaretler birkaç hafta devam ederse profesyonel yardım alınmalıdır” dedi.
AİLELER BESLENME TUTUMLARINA DİKKAT ETMELİ
Acar, anoreksiyanın tamamen önlenemese de risk faktörlerinin azaltılabileceğini belirtti. Dengeli ve çeşitli beslenme alışkanlıklarının önemine değinen Acar, “Besinleri tamamen yasaklamak yerine ölçülü tüketmek, sosyal medyada öne çıkarılan tek tip beden algısına kapılmamak, gerçekçi hedefler koymak ve yemeği stresle baş etme yöntemi haline getirmemek koruyucu bir yaklaşım sağlar” ifadelerini kullandı.
Ailelerin çocukların kilosu veya yediği porsiyonlar üzerinden eleştiride bulunmaması gerektiğini vurgulayan Acar,
“Evde doğal bir beslenme düzeni kurulmalı, bedenle ilgili olumsuz söylemlerden kaçınılmalıdır. Ebeveynler, kendi beslenme tutumlarıyla çocuklarına örnek olduklarını unutmamalıdır. Özellikle ergenlikte aile desteği, anoreksiya riskini azaltmada ve sürecin yönetiminde kritik öneme sahiptir” diye konuştu.