Hz. Muhammed ve sahabelerinin Medine’ye hicretinden sonra şekillenen gaza ve cihat anlayışı, Osmanlı döneminde de devlet politikalarının merkezinde yer aldı. Osmanlı, İslam’ın hükümleri doğrultusunda fethedilen topraklarda farklı inanç gruplarına baskı yapmamış, ibadet özgürlüğüne hoşgörü ile yaklaşmıştır.
GAZA VE CİHAT ANLAYIŞI NEDİR?
Gaza ve cihat, İslam’ın korunması ve yayılması amacıyla ortaya çıkan dini ve toplumsal bir görevdir. Bu anlayışın temelinde, Müslümanların kendi inançlarını savunmaları ve gerektiğinde İslam’ın yayılması için sefere çıkmaları vardır.
Öncelikli hedef, Müslüman toplumu müşrik ve münafıkların saldırılarından korumaktır. Bunun yanı sıra, başka ülkelere yapılan seferlerle İslam’ın yayılmasını sağlamak da gaza ve cihat anlayışının temel amaçları arasında yer alır.
CİHAD-I EKBER VE CİHAD-I ASGAR
İslam düşüncesinde cihat iki farklı boyutta ele alınır:
-
Cihad-ı ekber: Hz. Muhammed’in “insanın kendi nefsiyle olan mücadelesi” şeklinde tanımladığı en büyük ve en zorlu cihat olarak kabul edilir.
-
Cihad-ı asgar: Düşmanlara karşı yapılan mücadele ve savaş anlamına gelir.
Bu ayrım, İslam’da cihat kavramının yalnızca savaşla sınırlı olmadığını, kişinin iç dünyasındaki mücadeleleri de kapsadığını gösterir.
GAZA VE CİHAT TDK SÖZLÜK ANLAMI NE DEMEK?
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre cihat, Arapça “cehd” kökünden türemiştir ve “din uğruna savaşmak, mücadele etmek” anlamına gelir.
Gaza ise “gaz” kökünden türemiştir ve cihat ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Yani her iki kavram da İslam uğruna mücadeleyi ifade etmektedir.
OSMANLI DÖNEMİNDE GAZA VE CİHAT ANLAYIŞI
Osmanlı İmparatorluğu’nda gaza ve cihat anlayışı, hem dini hem de siyasi bir motivasyon kaynağıydı. Osmanlı padişahları, seferlerini “cihad-ı mukaddes” yani kutsal görev olarak nitelendirirdi.
Bu anlayış doğrultusunda Osmanlı, fethettiği topraklarda yaşayan farklı inanç gruplarına karşı hoşgörülü bir politika izlemiştir. Gayrimüslimlere inançlarını yaşama ve ibadet etme özgürlüğü tanınmış, ağır baskılara başvurulmamıştır.
HOŞGÖRÜNÜN ÖNEMİ
Hem gaza hem de cihat anlayışının merkezinde hoşgörü bulunur. Bu nedenle Osmanlı Devleti, fethedilen ülkelerdeki topluluklara zorla din değiştirme uygulamamış, farklı inançların bir arada yaşamasına olanak tanımıştır. Bu durum, Osmanlı’nın uzun yıllar farklı kültürleri bir arada barındırabilmesinde etkili olmuştur.