Küresel hayırseverlik sistemi pandemi sonrası dönemde yeniden şekilleniyor. TÜSEV’in yayımladığı 2025 Küresel Hayırseverlik Ortamı Endeksi raporu dünyanın sivil toplum, bağışçılık ve filantropi alanında hızla dönüşen bir sürecin içinde olduğunu ortaya koydu. 95 ülkenin değerlendirildiği araştırmada Türkiye’nin ortalamanın altında yer alması dikkat çekti, dünya genelinde iklim krizinden dijitalleşmeye kadar pek çok yeni hayırseverlik modelinin yükselişte olduğu görüldü.
HAYIRSEVERLİK ORTAMI KÜRESEL KRİZLERE RAĞMEN GÜÇLENİYOR
Indiana Üniversitesi Lilly Family School of Philanthropy tarafından hazırlanan Küresel Hayırseverlik Ortamı Endeksi (GPEI), 2013’ten bu yana dünyanın en kapsamlı ve çok paydaşlı hayırseverlik araştırması olarak kabul ediliyor. 95 ülkenin incelendiği bu endeks, hayırseverlik yapma ortamına dair fırsatları, engelleri ve dönüşen trendleri altı farklı başlık üzerinden değerlendiriyor.
TÜSEV’in Türkiye bölümünü hazırladığı 2025 raporu, Ocak 2021 – Aralık 2023 dönemini kapsıyor. Bu dönem pandemiden toparlanan dünyada; yapay zeka devrimi, savaşlar, ekonomik dalgalanmalar, afetler ve tarihî sıcaklık rekorlarıyla şekillendi. Ve tüm bu gelişmelerin hayırseverlik ekosistemine güçlü bir etkisi var.
GPEI KÜRESEL FAKTÖR PUANLARI BİZLERE NE GÖSTERİYOR?
Rapora göre dünyada hayırseverlik ortamının genel ortalaması 3,6. En güçlü alan ise Filantropi Kuruluşlarının Faaliyet Gösterebilme Kolaylığı (4,01). Sosyal ve kültürel ortam da oldukça güçlü.
Aşağıdaki grafik küresel puanların genel görünümünü özetliyor:

- Sosyo-Kültürel Ortam: 3,83
- Ekonomik Ortam: 3,41
- Siyasal Ortam: 3,48
- Sınır Ötesi Hayırseverlik Akışları: 3,4
- Vergi Teşvikleri: 3,48
- Faaliyet Gösterebilme Kolaylığı: 4,01
- Genel Puanlama: 3,6
En elverişli bölge Batı Avrupa olurken, en zorlu ortam Latin Amerika’da. Türkiye ise 2,56 puanla küresel ortalamanın gerisinde.
DÜNYADA FİLANTROPİDE YENİ EĞİLİM NE?
Araştırma hayırseverlik sadece bağış değil; teknoloji, politika, kriz yönetimi, afet dayanıklılığı ve toplumsal dönüşümle iç içe bir yapı haline geldi.
En güçlü küresel eğilimler şöyle:

- İklim değişikliği: %58
- Profesyonelleşme: %53
- Sosyal adalet ve eşitlik: %45
- Kitle fonlaması: %40
- Cinsiyet eşitliği: %36
- Medyanın rolü: %34
- Yapay zeka: %29
Ve dikkat çeken bir gerçek daha var: Dijitalleşme ve çevrim içi bağış modelleri kalıcı hale geldi. Bunun içinde influencer bağış kampanyalarından hibrit etkinliklere kadar yeni pratikler bulunuyor.
PANDEMİ SONRASI YENİ PARADİGMA
Filantropide artık iki trend baskın:
- İklim krizine yönelik farkındalık ve müdahale ihtiyacı
- Kurumsallaşma, veri kullanımı ve profesyonelleşme
Ancak uzmanların vurguladığı iki büyük engel hâlâ yerinde duruyor:
- Toplumsal farkındalık eksikliği
- Finansman yetersizliği
Yani iklim odaklı filantropi hızlanıyor fakat hâlâ yeterli değil.
BÖLGELER ARASI FARK AÇILIYOR
Sahra Altı Afrika ve MENA bölgesinde (Türkiye dahil) kuruluş faaliyet özgürlüğü iyileşiyor.
Ancak sınır ötesi bağışlarda ciddi bir gerileme var.
Vergi teşviklerinde ise Balkanlar dikkat çekici biçimde ilerlemiş durumda.
GPEI da bize şunu söylüyor: Küresel hayırseverlik istikrarlı, fakat dünya huzurlu değil. Değişen şartlara en hızlı adapte olan ekosistemler güçleniyor.
HAYIRSEVERLİK ORTAMINI GÜÇLENDİRMEK İÇİN ALTI ÖNERİ
Raporda öne çıkan çözüm önerilerinden birkaç önemli başlık:
- Yasaların daha açık ve öngörülebilir olması
- Kayıt ve raporlama süreçlerinin sadeleştirilmesi
- Şeffaflık sağlanırken bağış sürecinin zorlaştırılmaması
- İdari yükümlülüklerin kuruluş kapasitesine göre düzenlenmesi
- Devlet–sivil toplum iş birliğinin artırılması
- Dijital araçlar ve eğitimlerle altyapının güçlendirilmesi
VERİLER BİZE NE ANLATIYOR?
Bu rapor bence sadece hayırseverliği ölçmüyor aslında dünya düzenini okuyor. Verilere baktığımızda:
İnsanlar krizler arttıkça daha çok dayanışıyor. Hayırseverlik artık toplumun acil refleksi haline gelmiş durumda.
“Bağışçı” kavramı teknolojiyle birlikte tamamen değişmiş: telefonundan bağış yapan gençlerden uluslararası fonlara kadar geniş bir evren var.
Küresel ölçekte iyileşme var ama eşitsizlikler belirgin.
Türkiye’nin düşük puanı ise yalnızca ekonomik koşullarla açıklanamaz. Yasalar, katılım, güven, şeffaflık ve bürokrasi de bu tabloyu şekillendiriyor.
Daha net bir şey söyleyeyim: Rapor, geleceğin filantropisini devletlerin değil bireylerin, dijitalin ve iklim gerekenlerinin belirleyeceğini söylüyor. Ve bence bu çok önemli bir kırılma noktası.
İş dünyası, sivil toplum, bireysel bağışçılar ve dijital platformlar yeni dönemin aktörleri. Filantropi eskiden sadece bağıştı; bugün bir strateji, bir toplumsal direnç mekaniği ve hatta bir demokrasi aracına dönüştü.
Bu yüzden raporun mesajı hem basit hem güçlü: Dünya değişiyor. Hayırseverlik de bu değişimin merkezine yerleşiyor.




