Şimdi ise Paskalya Adası’ndan Göbekli Tepe’ye, okyanus ortasındaki taş devlerden Mezopotamya’nın megalitik yapılarına kadar uzanan şaşırtıcı bir bağlantı gündemde. Bilim insanları, binlerce yıl öncesine ait bu yapıların birbirinden kopuk izler olmadığını, aksine insanlık tarihinin çok daha eski ve karmaşık olabileceğini tartışıyor.

8Db74D69 F246 4A75 8253 Fdab83E0E064

GÖMÜLÜ DEĞİL, GİZLENMİŞ DEVLER

Paskalya Adası'nın ikonik taş "kafaları", yıllardır dünya çapında merak konusu olmuştu. Ancak son kazılar, bu taş başların yalnızca görünen kısmı olduğunu ortaya koydu. Araştırmalara göre, bu devasa yapıtların toprağın altında gövdeleri de bulunuyor. Bazı heykellerin yerin 20 metre derinine kadar uzandığı belirlendi. Şimdi araştırmacılar, bu tonlarca ağırlıktaki taş heykellerin nasıl bu kadar derine “gömüldüğünü” anlamaya çalışıyor. Bir ihtimal, zamanla doğal süreçlerle toprak altında kaldılar; bir başka senaryo ise, bilinçli bir şekilde gömülmüş olmaları.
Mısır piramitleri gibi dev yapılar, büyük imparatorlukların emrindeki geniş iş gücüyle inşa edilebildi. Ancak birkaç kilometrelik küçük bir kara parçası olan Paskalya Adası’nda kim, nasıl ve neden böyle bir güçle bu heykelleri üretti? Adada yaşayan toplulukların bu kadar büyük projeleri nasıl üstlendiği henüz net değil. Benzer bir sır ise Pasifik’teki Nan Madol antik kentinde gizli. Okyanus ortasındaki bu izole adada, kimliği meçhul bir halk dev taş bloklarla şehir kurmuştu.

Tuğla gibi sağlamdı, raflarda eridi: Nokia, pazara elveda dedi
Tuğla gibi sağlamdı, raflarda eridi: Nokia, pazara elveda dedi
İçeriği Görüntüle

GÖBEKLİ TEPE VE “GÖMÜLÜ” TARİH

Türkiye-Suriye sınırında yer alan Göbekli Tepe, yalnızca bugüne kadar bilinen en eski tapınak değil, aynı zamanda insanlık tarihinin yeniden yazılmasına neden olan bir dönüm noktası. Kazılar, bu megalitik kompleksin bilinçli bir şekilde toprakla örtüldüğünü gösteriyor. Üstelik yalnızca Göbekli Tepe değil; yer altı taramalarıyla çevrede tespit edilen onlarca benzer yapı, adeta tarih öncesi bir gizemi gün yüzüne çıkarıyor. Kim tarafından yapıldıkları, neden gömüldükleri ise hâlâ bilinmiyor.
Son yıllarda bilimsel dergilerde yayımlanan bazı teoriler ise tüm bu yapıların gizemini daha da derinleştiriyor. Nature dergisinde yer alan araştırmalara göre, yaklaşık 10.000 yıl önce Dünya, gökyüzünden gelen bir felaketle sarsıldı. Kuyruklu yıldızların atmosfere girerek binlerce parçaya ayrılması sonucu dört kıtada yıkıcı etkiler yaşandı. Bu küresel felaket, birçok antik topluluğu yok etti ve tarihin karanlık sayfalarına gömülmesine neden oldu. Belki de Paskalya Adası’nın devleriyle Göbekli Tepe’nin sessiz taşları, bu kayıp medeniyetlerin tanıkları.

Bazı araştırmacılar, farklı kıtalardaki bu taş yapılar arasında mimari, ölçü ve sembolizm açısından benzerlikler tespit ediyor. Bu benzerlikler, geçmişte dünya çapında bir bilgi ağı ya da ortak bir kültürel miras olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Ancak bu, bugünkü bilgilerimizle açıklanması zor bir senaryo. Arkeolojinin elindeki veriler, insanlığın tarih öncesi dönemlerde tahmin ettiğimizden çok daha gelişmiş olabileceğine işaret ediyor.

YENİDEN DÜŞÜNME ZAMANI

Paskalya Adası, Göbekli Tepe, Nan Madol ve diğer megalitik yapılar, tarih kitaplarında birkaç satırla geçiştirilemeyecek kadar büyük sırlar barındırıyor. Tüm bu veriler, insanlık tarihinin hâlâ keşfedilmeyi bekleyen çok daha eski ve karmaşık bir geçmişi olduğunu gösteriyor. Belki de geçmişte, unuttuğumuz ya da unutturulan bir “altın çağ” vardı. Ve şimdi, bu sessiz taşlar sayesinde o çağın izleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Kaynak: Haber Merkezi