TÜİK’in yenilik faaliyetlerine ilişkin açıkladığı son veriler, Türkiye’de işletmelerin inovasyona yaklaşımını net bir şekilde ortaya koydu. 2022-2024 döneminde girişimlerin yaklaşık dörtte biri yenilikçi adımlar atarken ürün geliştirme, iş süreçlerinin iyileştirilmesi ve çevresel dönüşüm başlıklarında dikkat çekici bir hareketlilik göze çarpıyor. Peki şirketler neyi değiştiriyor, hangi alanlara yatırım yapıyor ve bu yenilikler ekonomik başarıya nasıl yansıyor? Veriler iş dünyasının dönüşüm yolculuğunu anlamak için etkileyici ipuçları sunuyor.
GİRİŞİMLERİN %39,6’SI YENİLİĞE GİTTİ

TÜİK’in 2024 Yenilik Araştırması Türkiye’de girişimlerin yenilik eğilimini tüm detaylarıyla ortaya koydu. Çalışan sayısı 10 ve üzeri olan girişimlerin %39,6’sı son üç yıllık dönemde yenilik faaliyetine imza attı. Bu oran önceki dönem olan 2020-2022’de %39,8’di. Yani aslında çok küçük bir düşüş var ancak tablo genel olarak durağan bir eğilimi işaret ediyor.
Girişimlerin neredeyse 4’te 1’i hâlâ yenilikten uzak duruyor ya da bu konuda adım atarken çekimser davranıyor.
Çalışan boyutuna göre bakıldığında tablo netleşiyor:
- 10-49 çalışanı olan firmalarda yenilik oranı %36,6
- 50-249 çalışanı olanlarda %49,6
- 250+ çalışanı olan büyük firmalarda ise oran %69,3
Büyük işletmeler yeniliğe daha cesur yaklaşırken KOBİ’lerin daha temkinli olduğunu görüyoruz.
ÜRÜN YENİLİKLERİ CANLANDI

Araştırmanın en heyecan verici taraflarından biri ürün yeniliği tarafındaki yükseliş. Ürün yeniliği yapan girişimlerin payı %19,8’den %23,6’ya çıktı. Üstelik yeniliklerin %85,1’i pazara ilk giren ürünler oldu. Bu da rekabet gücü açısından çok değerli bir gösterge.
Ürün yenilikçilerinin %80,3’ü mal geliştirdi, %73,4’ü hizmet yeniledi. Yani yenilik artık sadece bir “ürün buldum” demek değil; hizmet şekli, yöntem ve sunum biçimiyle de rekabet yaratmak anlamına geliyor.
Burada önemli bir kırılma görüyoruz; ürün yeniliği yapanlar pazarda öne geçiyor ve kim önce davranıyorsa oyunu o kuruyor.
EN ÇOK İŞ SÜREÇLERİ YENİLENDİ
Girişimlerin %36,1’i iş süreçlerinde yeniliğe gitti. Önceki dönemde bu oran %35’ti. En çok yenilik yapılan alanlar:
- Mal üretme veya hizmet sağlama yöntemleri %77,2
- Muhasebe/İdari süreçler %71,5
- Bilgi işlem ve iletişim yöntemleri %69,7
Aslında burada işletmelerin verimliliği artırmaya odaklandığını görüyoruz. Daha hızlı üretmek, daha az maliyetle daha çok çıktı elde etmek yeniliğin ana itici gücü haline gelmiş durumda.

EKONOMİK PERFORMANSI EN ÇOK KALİTE ETKİLİYOR
Yenilik yapan girişimlerin ekonomik başarısını belirleyen stratejiler incelendiğinde en çok öne çıkan üç başlık şöyle:
- Kaliteye dikkat edilmesi %72,6
- Mevcut müşteri memnuniyeti %72,1
- Yeni müşteri gruplarına erişim %64,2
Pazarlama savaşının temel cephesi kalite. Müşteri sadakati hâlâ güçlü bir değer ve yenilik yapan her girişim önce mevcut kitlesini kaybetmemeye odaklanıyor.
FİKRİ HAKLAR ARTIK DAHA BÜYÜK BİR SİLAH
Yenilik üretenlerin %48,3’ü ticari marka tescili yaptırdı. Patent başvurusu yapanların oranı %26,4’e yükseldi. Ticari sır, faydalı model, tasarım ve telif başvuruları da kayda değer seviyede.
Bu veri bize net bir mesaj veriyor: Yenilik yapan artık fikrini de korumak zorunda. Çünkü rekabet hızlandı, iyi fikri saklamanın değeri arttı.
ÇEVRESEL YENİLİKTE İTİBAR EN BÜYÜK MOTİVASYON

Çevre odaklı yeniliklerde girişimleri harekete geçiren en önemli neden %91,7 ile kurumsal itibar.
- Enerji ve malzeme maliyetleri %90,1
- Mevcut düzenlemeler %89,6
- Vergi ve yükümlülükler %88,8
Çevresel dönüşüm sadece bir ekosistem meselesi değil aynı zamanda ekonomik bir gereklilik. İşletmeler hem maliyetleri düşürmek hem de daha çevreci görünerek marka değerini büyütmek istiyor.
Sonuç olarak;
Yenilik dinamiktir, yenilik cesaret ister... Türkiye’de girişimler yeniliğe adım atıyor ama temkinli adım atıyor. Büyük şirketler inovasyonda önde, küçük işletmeler ise daha çok süreç iyileştirmeye yöneliyor. Ürün geliştiren firmalar pazarda güçlü bir avantaj sağlıyor ve fikri mülkiyet artık rekabet için bir zırh niteliğinde.
En dikkat çekici noktalardan biri çevreci inovasyonun yükselmesi. Artan maliyetler, enerji tüketimi ve çevresel baskı; işletmeleri sürdürülebilir üretime zorluyor. Bu sadece doğa için değil, şirketlerin geleceği için de kritik bir dönüşüm.
Türkiye girişimcilik ekosistemi yeniliği benimsiyor ama potansiyel çok daha yüksek. Veriler bize şunu fısıldıyor: Yenilik, cesaret edenin kazandığı bir oyun. Bizim görevimiz ise bu oyuna daha fazla oyuncu dâhil etmek.





