47. İstanbul Maratonu'nun erkeklerde Rhonzas Lokitam Kilimo kazandı
47. İstanbul Maratonu'nun erkeklerde Rhonzas Lokitam Kilimo kazandı
İçeriği Görüntüle

Sessiz Kahramanlar: Nükleer Felaketi Önleyen İki Adamın Bilinmeyen Hikayesi!

Tarihte bazı insanlar, aldıkları tek bir kararla milyonlarca hayatı kurtarır ancak adları asla büyük kahramanlar olarak anılmaz. Çünkü onların amacı şöhret ya da alkış değil, insanlığın geleceğini korumaktır. Vasili Arkhipov ve Stanislav Petrov, işte tam da böyle iki isimdir. İkisi de nükleer felaketin eşiğindeki dünyayı kurtaran kararlara imza atmış ancak tarihte pek az kişi tarafından hatırlanmıştır. Küba Füze Krizi ve Soğuk Savaş’ın en tehlikeli anlarında, bu iki adamın gösterdiği cesaret sayesinde dünya bugün hâlâ ayakta. Peki, tarihin gidişatını değiştiren bu iki askerin hikayesi neydi ve nasıl bir seçimle karşı karşıya kaldılar?

1962 Küba Füze Krizi ve Vasili Arkhipov’un Dünyayı Kurtaran Kararı

Ekim 1962, dünya tarihinin en tehlikeli günlerinden biriydi. ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki gerilim, nükleer bir savaşın eşiğine kadar gelmişti. O dönemde ABD, İtalya ve Türkiye’ye balistik füzeler yerleştirmiş, Sovyetler Birliği de Küba’ya nükleer füzeler konuşlandırarak karşılık vermişti. İki süper güç, en ufak bir kıvılcımla dünyayı nükleer bir cehenneme çevirebilecek bir konumdaydı. Bu gergin ortamda, Sovyetler Birliği B-59 denizaltısını Küba’ya doğru göndermişti. Vasili Arkhipov ise bu denizaltıda ikinci komutan olarak görev yapıyordu. ABD, Sovyet denizaltısını uluslararası sularda tespit ettiğinde, onu yüzeye çıkarmak için sualtı bombaları atmaya başladı. Ancak denizaltı ekibi, bu saldırının bir savaşın başlangıcı olup olmadığını bilmiyordu. Denizaltı günlerce Moskova ile iletişim kuramadı ve içerideki sıcaklık tehlikeli seviyelere ulaştı. Kaptan Valentin Savitsky, ABD’nin zaten saldırıya geçmiş olabileceğini düşündü ve gemide bulunan nükleer torpidoları fırlatmaya karar verdi. Ancak bu torpidoların ateşlenmesi için üç üst düzey subayın onayı gerekiyordu. İki subay saldırıyı onayladı. Ancak Vasili Arkhipov, itiraz eden tek kişi oldu. Tartışmalar uzadı, denizaltının içindeki hava giderek ağırlaştı, mürettebatın morali bozuldu. Ancak Arkhipov geri adım atmadı. Kaptanı, nükleer torpidoyu ateşlemek yerine yüzeye çıkmaya ikna etti ve Moskova’dan gelecek emirleri beklemeye karar verdiler. Bu karar, dünyayı nükleer bir felaketten kurtardı. Eğer Arkhipov, kaptanına boyun eğmiş olsaydı, denizaltının nükleer torpidosu bir ABD gemisini vuracak ve bu saldırı Amerika’nın Sovyetler Birliği’ne karşı tüm nükleer gücünü kullanmasına neden olacaktı. Ancak Arkhipov’un cesareti sayesinde savaş önlendi, milyonlarca insan hayatta kaldı. İlginçtir ki, bu kahramanca hareketi yüzünden Sovyet hükümeti ona büyük bir ödül vermedi. Hatta Arkhipov, görevini ihmal etmekle suçlandı ve kariyerinde yükselmesi engellendi. Ancak yıllar sonra tarihçiler, onun dünyayı kurtardığını kabul etti.

1983’te Bir Nükleer Kabus Daha: Stanislav Petrov’un Kritik Anı

Soğuk Savaş, dünyayı sürekli bir nükleer savaş tehdidi altında tutuyordu. ABD ve Sovyetler Birliği, birbirlerine her an füze göndermeye hazır durumdaydı. Tarih 26 Eylül 1983. Sovyetler Birliği’nin erken uyarı sistemlerinde ABD’den gelen bir nükleer füze saldırısı tespit edildi. Üstelik, sistem birkaç dakika içinde beş füzenin daha fırlatıldığını gösteriyordu. Stanislav Petrov, Sovyetler Birliği’nin komuta merkezinde görevli bir subaydı. Onun görevi, böyle bir saldırı durumunda sistemin verdiği uyarıyı doğrulamak ve üstlerine bildirmekti. Eğer Petrov, bu füzelerin gerçekten Amerikan saldırısı olduğuna karar verseydi, Sovyetler Birliği misilleme olarak kendi nükleer füzelerini ateşleyecek ve dünya büyük ihtimalle bir nükleer savaşın içine girecekti. Ancak Petrov, sisteme güvenmedi ve gelen sinyallerin yanlış alarm olduğunu düşündü. Bu çok riskli bir karardı çünkü askeri protokole göre Petrov’un bu sinyali anında bildirmesi gerekiyordu. Ancak o, mantığını kullanarak şu düşünceleri aklından geçirdi:
  1. Eğer ABD gerçekten Sovyetler Birliği’ne saldıracak olsaydı, neden sadece beş füze fırlatsın?
  2. Normalde büyük bir nükleer saldırıda yüzlerce füze aynı anda ateşlenirdi.
  3. Sistem yeni kurulmuştu ve %100 güvenilir olduğu kanıtlanmamıştı.
Bu mantıklı düşünceler sonucunda, Petrov üstlerine bir saldırı olmadığını raporladı. Daha sonra yapılan araştırmalarda, Petrov’un sezgilerinin doğru olduğu anlaşıldı. Sistem aslında bir hata yapmıştı ve füzeler olarak algılanan şeyler, atmosferdeki güneş ışıklarının yansımalarından kaynaklanan yanlış sinyallerdi. Eğer Petrov, sisteme güvenip yanlış alarmı raporlasaydı, Sovyetler Birliği Amerika’ya karşılık verecek, ABD ise buna yanıt olarak Sovyet şehirlerine nükleer füzeler yağdıracaktı. Ancak Petrov’un kurallara uymaması ve sezgilerine güvenmesi, milyonlarca insanın hayatını kurtardı.

Peki, Bu Kahramanlar Neden Hak Ettikleri Değeri Görmedi?

Hem Vasili Arkhipov hem de Stanislav Petrov, dünyayı kurtaran kararlar aldı ancak kahraman olarak anılmadılar. Bunun en büyük nedeni, aldıkları kararların hükümetlerinin resmi politikalarına ters düşmesiydi. Arkhipov, nükleer torpidonun ateşlenmesini reddettiği için üstleri tarafından cezalandırıldı. Petrov ise, sistem hatasını ortaya çıkardığı için ödüllendirilmek yerine askeri disiplini ihlal ettiği gerekçesiyle meslek hayatı boyunca büyük sıkıntılar yaşadı. Ancak tarih ilerledikçe, bu iki adamın aslında dünyayı kurtardığı anlaşıldı. Bugün Vasili Arkhipov ve Stanislav Petrov’un hikayeleri, tarihte unutulmuş kahramanlar olarak anılmaktadır.