Son yıllarda Türk Ceza Kanunu’nun 158. maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında açılan davalar, geniş çaplı bir toplumsal mağduriyet alanı oluşturdu. Özellikle banka hesapları, IBAN numaraları ve kart bilgilerinin kullanılması suretiyle işlenen fiillerde, suçun gerçek failleri yerine çoğu zaman sistemin en kırılgan halkasında yer alan bireyler sanık sıfatıyla yargılanmaya devam ediyor.

SADECE BİR HESAP, BİR SANIK DOSYASI

Yargı pratiğinde binlerce kişi, dolandırıcılık fiilinin doğrudan faili olmamasına rağmen yalnızca banka hesaplarının suçta kullanılması gerekçesiyle sanık sıfatı kazandı. Banka hesabını ya da kartını başkasına kullandıranlar, mobil bankacılık bilgilerini paylaşanlar, hesabı bilgisi dışında suçta kullanılanlar ve IBAN’ına suç geliri aktarılan kişiler, birçok dosyada dolandırıcılık eyleminin parçası olarak değerlendirildi.

Yargı dosyalarına yansıyan bilgilere göre bu kişilerin önemli bir bölümünün herhangi bir maddi kazanç elde etmediği, suçun mahiyetini öngöremediği, kandırıldığı ya da yönlendirildiği belirlendi. Dijital okuryazarlığı sınırlı bireyler hakkında açılan çok sayıda dosyada yargılamaların sürdüğü kayıtlara geçti.

EK İŞ VAADİYLE BAŞLADI, MAHKEME SALONUNA TAŞINDI

Sahadan elde edilen bilgiler ve yargı dosyaları incelendiğinde, bu tür mağduriyetlerin belirli toplumsal gruplarda yoğunlaştığı görüldü. Üniversite öğrencileri ve gençler, işsizler ve ek gelir arayışında olanlar, küçük ölçekli esnaf, ev hanımları ve dijital bankacılık bilgisi sınırlı vatandaşlar öne çıkan gruplar arasında yer aldı.

“Ek iş”, “hesap kiralama”, “IBAN’ına para gelsin”, “parayı alıp gönder” gibi vaatlerle yapılan yönlendirmeler sonucunda bu kişilerin suç organizasyonlarının en kolay hedefi hâline geldiği dosyalara yansıdı.

ZARAR ÖDENDİ, DOSYALAR KAPANMADI

Uygulamada karşılaşılan temel sorunlardan biri, kast unsurunun yeterince araştırılmadan yargılamaların sürdürülmesi oldu. Zararın tamamen giderildiği dosyalarda dahi davaların devam ettiği, aynı kişi hakkında çok sayıda dosya açıldığı ve gerçek faillerin çoğu zaman tespit edilemediği ya da dosya dışında kaldığı belirlendi.

Zincirleme suç hükümlerinin uygulanması nedeniyle bazı dosyalarda talep edilen cezaların 20 ila 30 yıla kadar ulaşabildiği, bu durumun hem bireysel hem de sistemsel sonuçlar doğurduğu yargı kayıtlarına yansıdı.

BİLİŞİM YOLUYLA DOLANDIRICILIK DOSYALARI KATLANARAK ARTTI

Adalet Bakanlığı yetkililerinin kamuoyuna yansıyan verilerine göre, yalnızca TCK 158/1-f kapsamında, bilişim sistemleri kullanılarak dolandırıcılık suçundan açılmış yaklaşık 291 bin kamu davası bulunuyor. Bu sayının soruşturma aşamasındaki dosyaları, diğer bentler kapsamındaki davaları ve kanun yolu incelemelerini kapsamadığı belirtiliyor.

Veriler, sorunun münferit olaylardan ibaret olmadığını; yaygın, sistematik ve yapısal bir nitelik taşıdığını ortaya koyuyor.

AVRUPA’DA CEZA EN SON AŞAMA

Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği hukukunda ekonomik suçlarla mücadelede cezalandırmanın tek başına amaç olarak görülmediği ifade ediliyor. Zararın telafi edilmesi, mağdurun rızasının sağlanması ve failin yeniden topluma kazandırılması öncelikli ilkeler arasında yer alıyor.

Birçok Avrupa ülkesinde zararın giderilmesi hâlinde davaların düştüğü ya da alternatif yaptırımların uygulandığı, ceza hukukunun son çare olarak değerlendirildiği ve ölçülülük ilkesinin esas alındığı uygulamalar öne çıkıyor.

MAĞDURLAR AF DEĞİL ADALETLİ ÇIKIŞ İSTİYOR

Bu süreçte mağduriyet yaşadığını belirten kişiler, bir af düzenlemesi talep etmediklerini dile getiriyor. Zararın giderildiği dosyalarda uzlaşma veya benzeri çözüm yollarının açılması, asıl fail olmayan ve kandırılmış kişilere hukuki çıkış imkânı tanınması, zincirleme suç nedeniyle ortaya çıkan orantısız cezaların önüne geçilmesi beklentiler arasında yer alıyor.

Yargının iş yükünü azaltacak yapısal düzenlemelere ihtiyaç olduğu da dosyalara yansıyan talepler arasında bulunuyor.

BU DAVALAR SADECE DOSYALARI DEĞİL HAYATLARI DA ETKİLİYOR

TCK 158 kapsamında açılan davaların yalnızca ceza hukuku alanıyla sınırlı kalmadığı belirtiliyor. Yargılamaları devam eden dosyalarda, bu sürecin gençlerin eğitim hayatını, ailelerin ekonomik ve sosyal bütünlüğünü ve toplumun adalet algısını doğrudan etkilediği değerlendirmelerine yer veriliyor.

İzmit'te düşen İHA'nın hangi ülkeye ait olduğu belli oldu!
İzmit'te düşen İHA'nın hangi ülkeye ait olduğu belli oldu!
İçeriği Görüntüle

Binlerce kişinin, bilerek işlemediğini belirttiği fiiller nedeniyle devam eden yargılamalarla karşı karşıya kaldığı ve bu sürecin hayatlarının önemli bir bölümünü etkilediği yargı kayıtlarına yansıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ